Kutuptaki halka
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

62. 42 Şûrâ 

Aşağa gitmek

62. 42 Şûrâ  Empty 62. 42 Şûrâ 

Mesaj tarafından uur 20.11.15 16:02

indiği Yer: Mekke


İniş Sırası: 62


Âyet sayısı: 53


Nüzulü

Mushaftakİ sıralamada 42., İniş sırasına göre 62. sûredir. Mekke döneminde, Zuhruf sûresinden önce ve Fussilet sûresinden sonra nazil olmuştur. 23-24, 23-26, 27 ve 39-41. âyetlerinin Medine'de indiğine dair rivayetler de bulunmaktadır.[1] Fakat üslûp ve içerikleri bu âyetlerin de Mekke döneminde İndiği İzlenimini vermektedir. [2]


Adı


38. âyetinde geçen ve "danışma, istişare etme" anlamına gelen şûra kelimesi sûreye ad olmuştur. "Hâ-mîm-ayn-sîn-kaf sûresi" veya kısaca "Ayn-sîn-kaf sûresi" diye de anılır. Birçok mushaf ve tefsirde "Mü'min. sûresi" şeklinde geçer. [3] fakat muhtemelen, 40. sûre olan Gâfır sûresinin de diğer adı Mü'min olduğu için bu isimle anılması yaygın değildir.[4]


Konusu


Sûreye hâkim olan ana fikir, Hz. Muhammed'e (s.a.) bildirilenlerin Allah tarafından vahyedilmekte olduğu, önceki peygamberlere bildirilenlerle ona vahyedi-lenlerin aynı kaynaktan geldiği, bu sebeple aralarında temel hükümler ve ilkeler açısından birlik bulunduğudur. Yer yer Yüce Allah'ın yaratma gücüne ve evrende yürürlükte olan yasalarına değinilen sûrede Allah'a şirk koşanların âhirette karşılaşacakları kötü akıbete ilişkin uyanlar yapılmakta, iman edip erdemli davranışlarda bulunanlara âhiretle ilgili müjdeler verilmekte, tebliğ görevinin ağırlığı ve müşriklerin inkarcılıkta direnmeleri karşısında bunalan ve herkesin doğru yola girmesi için çırpman Resûlullah'a -bu dünyada kendi gayret ve seçimlerine göre Allah Teâlâ'nın kimilerine hidayet nasip ederken kimilerini de sapkınlıklanyla baş başa bırakacağı bildirilerek- teselli verilmekte, bulunduğu doğru çizgiyi azimle sürdürmesi istenmekte, Allah'ın hoşnut olduğu müminlerin bireysel ve toplumsal davranış biçimlerinden bazılarına övgü üslûbu içinde işaret edilerek müsliimanlar güzel ahlâk sahibi ve örnek insan olmaya özendirilmektedir. Sûre, vahyin insan için taşıdığı hayatî öneme yapılan bir vurgu ile sona ermektedir. [5]


Meali

Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla... 1. Hâ-mîm. 2. Ayn-sîn-kaf.

3.Azîz ve hakim olan Allah sana ve senden öncekilere işte böyle vahyediyor.

4.Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. O çok yücedir, çok uludur.

5.Gökler neredeyse yukarılarından çatlayacak. Melekler de rablerini hamdile teşbih ediyorlar ve yerdekilertn bağışlanmasını diliyorlar. İyi biliniz ki bağışlama ve merhameti sınırsız olan ancak Allah'tır. 6. Kendisinden başkasını dost ve koruyucu bilenleri Allah sürekli gözetlemektedir. Senin onlarla ilgili bir sorumluluğun yok. 7. İşte sana, Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman ve hakkında asla şüphe bulunmayan toplanma gününün dehşetini haber vermen için böyle Arapça bir Kur'an indirdik. Onların bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemde olacaktır. 8. Allah dileseydi onları elbette tek bir ümmet yapardı, fakat O kimi dilerse onu rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise ne bir velisi ne de bir yardımcısı olacaktır. 9. Onlar Allah'tan başka veliler edindiler öyle mi! Halbuki asıl dost ve koruyucu Allah'tır. Ölüleri de O diriltecektir ve O'nun gücü here şeye yeter. [6]

10. Ayrılığa düştüğünüz bütün konularda (doğru) hüküm Allah'a aittir. İşte o Allah benim rabbimdir; yalnız O'na güvenip dayanmışımdır ve daima O'na yönelirim. 11. Gökleri ve yeri yaratan O'dur. Size kendi türünüzden eşler, hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu şekilde çoğalmanızı sağlamaktadır. O'na benzer hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir, her şeyi görür. 12. Göklerin ve yerin anahtarları Û'nundur. Rızkı dilediğine bol, dilediğine de ölçülü verir. Çünkü O her şeyi bilmektedir. [21]

13, O, Nuh'a buyurduklarını, sana vahyettiklerimizi, İbrahim'e, Mû-sâ'ya ve îsâ'ya buyurduklarımızı size din kıldı ki o dini ayakta tutasınız,o konuda tefrikaya düşmeyesiniz. Kendilerini davet ettiğin bu din müşriklere ağır geldi, Allah {dini tebliğ için) dilediğini seçer ve kendisine yöneleni doğruya iletir. 14. Onlar özellikle kendilerine dine dair bilgi geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden bölünüp parçalandılar. Rabbin tarafından belirli bir süre tanıma sözü verilmemiş olsaydı, aralarında hemen hüküm verilir, iş bitirilirdi. Onlardan sonr.a kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içine düşmüşlerdir. 15. İşte bunun için sen çağrına devam et ve enıro-lunduğun gibi doğru çizgini sürdür. Onların arzularına uyma ve şöyle de: "Ben Allah'ın indirdiği bütün kitaplara iman ettim ve bana aranızda âdil davranmam emredildi. Allah bizim de rabbimiz, sizin de rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Sizinle bizim aramızda ortak bir kanıt yok. Allah hepimizi bir araya getirecektir. Dönüş ancak O'nadır." 16. O'nun çağrısı (birçok insan tarafından) kabul edildikten sonra Allah hakkında tartışmaya kalkışanların delilleri rableri katında geçersizdir. Üzerlerine gazap çökmüştür ve onlar için çetin bir azap vardır. 17. Hak ve hakikat içerikli kitabı ve o sayede ölçü ve dengeyi gönderen Allah'tır. Nereden bileceksin, kıyamet vakti belki de çok yakın! 18. Ona inanmayanlar onun çabuk gelmesini istiyorlar; inananlar ise gerçek olduğunu bilerek ondan kaygılanırlar. Şu iyi bilinmeli ki, kıyameti tartışanlar derin bir sapkınlık içindedirler. [29]

19. Allah kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandinr. Güçlü ve üstün olan da O'dur. 20. Kim âhiret kazancını isterse onun bu kazancını arttırırız; kim dünya kazancını tercih ederse ona da bundan veririz; ama onun âhirette hiçbir nasibi olmaz. 21. Yoksa onların ortak koştukları tanrıları var da Allah'ın izin vermediği kuralları bunlar için dîn mi yapıyorlar? Nihaî hükümle ilgili söz olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, iş bitirilirdi. Ama o zalimler için can yakıcı bir azap var! 22. Zalimlerin yaptıklarından ötürü korkuya kapıldıklarını göreceksin; ama bu mutlaka başlarına gelecek, iman edip iyi işler yapanlar ise cennet bahçelerinde olacaklar. Onlar için rableri katında istedikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur. 23. Allah'ın iman edip iyi işler yapan kullarına verdiği müjde işte bu. De ki: "Sizden yakınlığa sevgi duymanızdan başka bir karşılık istemiyorum." Kim çaba harcayıp bir iyiliği gerçekleştirirse bu konuda ona daha büyük güzellikler bahşederiz. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliği asla karşılıksız bırakmaz. 24. Yoksa onlar, "Allah hakkında bir yalan uydurdu" mu diyorlar? Halbuki Allah dikse senin kalbini de mühürler, Allah bâtıh siler ve gerçeği sözleriyle ortaya çıkarır. Şüphesiz O kalplerde olanı çok iyi bilmektedir. 25. Kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilen O'dur.
İman edip iyi işler yapanların dualarını kabul buyuran ve kendi lütfündan onlara fazlasını veren de O'dur. İnkarcılar için ise çetin bir azap vardır.
Şayet Allah kullarına rızkı bol bol verseydi yeryüzünde taşkınlık ederlerdi; ama O dilediği ölçüye göre vermektedir. Çünkü O kullarının durumunu çok iyi bilmekte ve görmektedir. 28. İnsanlar bütün ümitlerini yitirdikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayan O'dur. Gerçek dost ve koruyucu, her türlü hamde layık olan O'dur. 29. Gökleri, yeri ve oralarda üretip yaydığı hareketli canlıları yaratması O'nun kanıtlanndandır. O dilediği zaman onları bir araya getirme gücüne de sahiptir. [50]

30. Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki O bir çoğunu da bağışlar, 31. Siz yeryüzünde O'nun gücünün önünde duramazsınız. Sizin için Allah'tan başka gerçek dost ve yardımcı yoktur. 32, Denizde (yelkenlerini) bayraklar gibi (açarak) süzülüp giden gemiler de O'nun kudretinin kanıtlanndandır. 33. O dilese rüzgârı dindirir de gemiler denizin üzerinde hareketsiz kalıverirler. Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. 34. Yahut yapıp ettiklerinden dolayı onları batırip içindekileri helak eder; birçoğunu da bağışlar. 35. Böylece âyetlerimize karşı mücadele verenler bilsinler ki kendileri için kaçacak yer yoktur. 36. Size verilen her şey dünya hayatının geçici zevklerinden ibarettir. Allah katında olanlar ise daha iyi ve daha kalıcıdır. Bunlar, iman eden ve rablerine dayanıp güvenenler içindir. 37. Onlar büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınırlar, öfkelendiklerinde dahi bağışlarlar. 38. Rablerinin çağrışma uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri aralarındaki danışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar. 39. Kendilerine haksız bir saldırı yapıldığında elbirliğiyle kendilerini savunurlar, 40. Bir kötülüğe ancak ona denk bir kötülükle karşılık verilebilir; ama kim bağışlar, düzeltme yolunu tutarsa onun mükâfatını Allah verir. Hiç şüphe yok ki O haksızlık edenleri sevmez. 41. Haksızlığa uğradığı için karşılık verenlere gelince, onlar aleyhine bir yol tutulamaz. 42. Kınama ve cezalandırma ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldırıda bulunanlara yöneliktir. Onlar için elem verici bir azap da vardır. 43. Ama kim sabreder ve bağışlarsa, işte bu güçlü irade gerektiren işlerdendir. [66]

44. Allah kimi sapkmhğıyla baş başa bırakırsa, artık onun bir velîsi olmaz. Azapla yüz yüze geldiklerinde zalimlerin, "Geri dönmenin bir yolu yok mu!" diye feryat ettiklerini göreceksin. 45. Yine onların ona (ateşe) atılırlarken aşağılanmaktan ötürü başları eğik halde göz ucuyla etrafa baktıklarım göreceksin. İman edenler de "Gerçek anlamda kayba uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem kendilerine uyanları ziyan edenlermiş meğer!" diyecekler. İyi bilinmeli ki zalimler sürekli bir azap içinde olacaklardır. 46. Onların Allah'a karşı kendilerine yardım edebilecek dostları yoktur. Allah'ın sapkmlığıyla baş başa bıraktığı kimse için artık kurtuluşa çıkan bir yol da yoktur. 47. Allah'ın hükmü gereği geri çevrilemez olan bir gün gelmeden rab-binizin çağrısına uyun. O gün ne bir sığınak ne de bir inkâr yolu vardır. 48. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse bil ki biz seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Şu bir gerçek ki, biz insana rahmetimizi tattırdığımız zaman ona sevinir; ama eğer yapıp ettiklerinden ötürü başlanna bir fenalık geliverse, işte o zaman insan pek nankör olur. 49. Göklerin ve yerin egemenliği Allah'a aittir. O dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. 50. Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter. 51. Herhangi bir beşer ile Allah'ın konuşması ancak vahiy ile yahut perde arkasından yahut da bir elçi gönderip, izni ile, dilediğini vahyetmesi şeklinde olabilir. Muhakkak ki O çok yücedir, engin hikmet sahibidir. 52. İşte böylece sana da kendi buyruğumuzla bir ruh (Kur'an) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir biliniyordun; ama şimdi onu dilediğimiz kullarımızı sayesinde doğruya eriştirdiğimiz bir ışık kıldık. Hiç şüphe yok ki sen doğru yolu göstermektesin. 53. Göklerin ve yerin yegâne sahibi olan Allah'ın yolunu. İyi bilinmeli ki bütün işler dönüp dolaşır Allah'a varır. [81]

http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/042sura/002.htm


Tefsirler:

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler
uur
uur
Admin

Viestien lukumäärä : 90
Join date : 03/06/13

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz