Kutuptaki halka
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

61. 41 Fussilet 

Aşağa gitmek

61. 41 Fussilet  Empty 61. 41 Fussilet 

Mesaj tarafından uur 20.11.15 15:53

İndiği Yer: Mekke


İniş Sırası: 61


Âyet Sayısı:
54


Nüzulü

Mushaftaki sıralamada kırkbirinci, iniş sırasına göre altmışbirinci sûredir. Mü'min(Gâfir) sûresinden sonra, Şûra sûresinden önce Mekke'de inmiştir. "Hâ mîm" harfleriyle başlayan ve arka arkaya gelen yedi sûrenin ikincisidir.[1]


Adı

Sûrenin adı, Kur'an'm, âyetleri apaçık anlaşılır hale getirilmiş Arapça okunan bir kitap olduğunu belirten 3. âyet İle 44. âyette geçmektedir. Başındaki "hâ mîm" harfleri ve 37. âyetindeki secde buyruğu dolayısıyla Buhârî ve Tirmizî'nin hadis mecmualarında sûrenin adı "Hâ mîm es-secde" olarak kaydedilmiştir. Kısaca Secde Sûresi olarak anıldığı gibi 10. âyetteki "akvât" ve 12. âyetteki "mesâbîh" kelimeleriyle ve daha başka isimlerle de anılmaktadır. [2]


Konusu

Kur'an'm, Rahman ve Rahîm olan Allah'ın katından indirilmiş bir kitap olduğunu belirten açıklamayla başlayan sûrede, Mü'min sûresinde olduğu gîbi büyük ölçüde iman konulan işlenmiş ve bu bakımdan Mekke putperestlerinin durumu; Peygamber, Kur'an ve İslâm karşısındaki inkarcı, inatçı ve baskıcı tutumları, özellikle Kur'an karşısındaki peşin hükümleri ve onun sesini boğma gayretleri, nihayet bütün bu davranışlarıyla nasıl bir akıbeti hak ettikleri üzerinde durulmuş; yer yer geçmişteki bazı kavimlerin, kendi dinleri ve peygamberleri karşısındaki haksız tavırlanyla bu yüzden başlarına gelen felâketlere dair uyancı mahiyette kısa bilgiler verilmiştir. Sûrenin özellikle 30-36. âyetlerinde Kur'an'm, Allah'a iman temeline dayanan, daima dürüst olunmasını, insanlar arasında sıcak dostluğa, banş ve uzlaşmaya dayalı ilişkiler kurulmasını amaçlayan ahlâk öğretisi özetlenmiştir. [3]


Fazileti

İbn Âşûr'un Beyhakî'den naklettiğine göre (XXIV, 227) Hz. Peygamber'in Tebâreke (Mülk) ve Hâ mîm es-secde (Fussilet) sûrelerini okumadan uykuya yatmadığı rivayet edilmiştir. [4]


Meali


Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla... İ. Hâ-mîm. 2. Bu, Rahman ve Rahîm olan Allah'ın katından indirilmiştir; 3-Bilen bir topluluk için âyetleri apaçık anlaşılır hale getirilmiş Arapça okunan bir kitaptır. 4. Müjdeleyin ve uyarıcı olarak indirilmiştir ama çokları yüz çevirdi, artık onu işitmezler. 5. Dediler ki: "Bizi çağırdığın şeylere karşı kalplerimiz kapalıdır, kulaklarımızda da bir ağırlık var; seninle bizim aramızda bir perde bulunmaktadır. Sen yapacağım yap, biz de yapıyoruz!" 6. De ki: "Ben de sadece sizin gibi bir beşerim; bana tanrınızın tek tanrı olduğu vahyedihniştir, doğru O'na yönelin, O'ndan bağışlanma dileyin. Allah'a ortak koşanların vay haline! 7. Ki onlar mallarından muhtaçları yararlandırmazlar; onlar âhireti de inkâr ederler. 8. İman edip erdemli işler yapanlara gelince, onlar için eksilmeyen bir mükâfat vardır." [5]

9. De ki: "Arza iki evrede yaratanı inkar edip O'na başkalarını ortak mı koşuyorsunuz? O yaratıcı, âlemlerin Rabbi olan Allah'tır." 10. Arz üzerinde sarsılmaz dağlar oturttu, orayı bereketli hale getirdi; gerekli besinlerini orada -bunlara ihtiyacı olan varlıklar için eşit derecede olmak üzere- uygun Ölçülerle yarattı. (Bütün bunlar) dört evrede oldu. 11. Dahası O, duman halinde olan semâya iradesini yöneltti; ardından ona ve arza, "İsteyerek veya istemeyerek (varlık sahnesine) gelin!" buyurdu. "Boyun eğerek geldik" dediler. 12. Böylece onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe işlevini ilham etti. Biz, yakın semâyı kandillerle donattık ve onu koruduk. İşte bu, her şeye gücü yeten, her şeyi bilen Allah'ın takdiridir. [18]

13. Eğer onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: "Sizi, Âd ve Semûd'un başına düşen yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyarıyorum." 14. Hani onlara peygamberler gelip (ikna etmek için) her yolu deneyerek "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" demişlerdi. Ama onlar, "Rabbimiz (buna inanmamızı) isteseydi mutlaka (elçi olarak) melekler gönderirdi. Bu durumda biz, elçiliğinizle gönderilen şeyi reddediyoruz" dediler, 15. Anılan Âd kavmi, yer yüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve "Bizden daha güçlü kim var!" dediler. Onları yaratan Allah'ın kendilerinden daha güçlü olduğunu düşünmezler miydi? Onlar, âyetlerimizi de inatla inkâr ediyorlardı. 16. Sonunda dünya hayatında onlara alçaltıcı cezayı tattırmak için o kara günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiret azabı ise daha da alçaltıcı olacak, onlara yardım da edilmeyecektir. 17. Semûd kavmine gelince, onlara doğru yolu gösterdik ama körlüğü, doğru yolu görmeye tercih ettiler; nihayet kendi yapıp ettiklerinin sonucu olarak alçaltıcı bir yıldırım azabı yakalayıvcrdi onları! 18, İnanan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanları da kurtardık. [33]

19. Allah düşmanlarının ateşe doğru sevk edilecekleri gün, öncekilcriylc sonrakileriyle onların hepsi bir araya getirilir. 20. Nihayet oraya geldiklerinde vaktiyle yaptıklarından dolayı kulakları, gözleri ve derileri onların aleyhine şahitlik eder. 21. Derilerine, "Neden aleyhimize şahitlik ettiniz?" diye sorarlar. "Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu" derler. İlk önce sizi O yarattı, şimdi de yine O'na dönüyorsunuz. 22. Vaktiyle siz, ne kulaklarınızın ne gözlerinizin ne de derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınıyordunuz; üstelik yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz. 23. İşte Rabbiniz hakkında taşıdığınız bu kanaatiniz sizi mahvetti, sonunda kaybedenlerden oldunuz. 24. Artık dayanabilirlerse kalacakları yer ateştir; kendilerine yeni bir fırsat verilmesini talep etseler de bu talepleri kabul edilmez, 25. Onların yanlarına bazı arkadaşlar kattık; sonra bunlar, önlerinde bulunanı da arkalarında olanı da onlara şirin gösterdi. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları hakkındaki hüküm onlar için de kesinleşti. Kuşkusuz onlar hüsrana uğramışlardır. [40]

26. İnkarcılar dediler ki: "Bu Kur'an'a kulak vermeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız." 27. O inkâra sapanlara mutlaka şiddetli bir azap tattıracağız, onları yaptıklarının en kötüsüne denk bir şekilde cezalandıracağız. 28. İşte Allah düşmanlarının cezası: Ateş! Âyetlerimizi inatla inkâr etmelerinin cezası olarak orası onların sonsuza kadar kalacakları yer olacaktır. 29. İnkâra sapmış olanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz! Bizi saptıran şu cinleri ve insanları bize göster, onları ayaklarımızın altına alalım ki[54]

30. "Rabbimiz Allah'tır" deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: "Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin! 31-32. Biz, dünya hayatında da âhirette de sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah'tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz." 33. Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır! 34. İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş! 35. Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir. 36. Eğer şeytandan sana bir fitleme gelirse hemen Allah'a sığın! Allah işitendir, bilendir. [60]

37. Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun işaretlerindendir. Eğer gerçekten Allah'a tapıyorsanız güneşe de aya da secde etmeyin, onları yaratan Allah'a secde edin. 38. Şayet kibirlerine yediremezlerse bilsinler ki Rabbinin katında bulunanlar bıkıp usanmadan, gece gündüz O'nu teşbih etmektedirler. 39. O'nun işaretlerinden biri de şudur: Sen arzı kupkuru görürsün; ama üzerine yağmur indirdiğimizde toprak canlanıp kabara*. Ona can veren, elbette ölülere de can verir. O ber şeye kadirdir. 40. Âyetlerimiz konusunda gerçekten sapanlar bizden gizlenemezler. Bu durumda ateşe atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü (huzurumuza) güvenle gelen mi? İstediğinizi yapın! O, yaptıklarınızı görmektedir. [73]

41. Bu uyarıcı kitap kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler (cezalarını görecekler). O, gerçekten çok değerli bir kitaptır. 42. Ne başlangıcında ne de sonrasında ona asılsız bir şey girebilir; O, hikmet sahibi, övgüye layık olan Allah katından indirilmiştir. 43. Sana, senden önceki peygamberler için söylenenlerden farklı bir şey söylenmemektedir. Gerçekten Rabbin hem mağfiret sahibidir hem de O'nun çok yakıcı bir azabı vardır. 44. Şayet biz onu yabancı dilde okunan bir kitap olarak indirseydik mutlaka şöyle diyeceklerdi: "Âyetlerinin açık seçik anlaşılır olması gerekmez miydi? Arab'a yabancı dilden bir kitap, öyle mi!" De ki: "O, inananlar için bir rehber ve şifadır; inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir sağırlık vardır, Kur'an onlara kapalıdır, (sanki) onlara uzaktan sesleniliyor. 45. Biz, vaktiyle Musa'ya Ki-tab'ı indirmiştik ama onda da ihtilâfa düşülmüştü. Eğer Rabbin tarafından daha önce verilmiş bir söz olmasaydı haklarında hüküm kesinleşmişti bile. Onun hakkında gerçekten koyu bir kuşku içindedirler. 46. Kim doğru ve yararlı bir iş yaparsa kendi iyiliği için yapmış olur; kim de kötülük işlerse kendi aleyhine işlemiş olur. Senin Rabbin kullarına asla haksızlık etmez. 47, Kıyametin zamanım bilmek sadece Allah'a havale edilir; keza O'nun bilgisi olmadan ne meyveler kabuklarını çatlatıp çıkar ne de bir dişi gebe kalıp doğurur. Allah onlara, "Tanrılıkta bana ortak saydıklarınız nerede!" diye seslendiği gün, "Sana açıkça söyleyelim, içimizde buna şahitlik edecek hiç kimse yoktur" derler. 48. Artık daha önce taptıkları şeyler onları terkedip kaybolmuş; kendileri de kaçıp kurtulacakları bir yer bulunmadığını anlamışlardır. [83]

49. İnsan, iyi şeyleri istemekten usanmaz; başına bir kötülük geldiğinde ise büsbütün ümitsiz ve karamsardır. 50. Uğradığı bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırsak mutlaka şöyle diyecektir: "Bu benim hakkımdır; ayrıca kıyametin kopacağını sanmıyorum ama dönüp Rabbime varacak olsam bile O'nun huzurunda benim için güzel şeyler bulunduğundan eminim." Biz, inkâra sapanlara neler yaptıklarını mutlaka açık seçik bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir azap tattıracağız! 51. Ne zaman insanoğluna bir lütufta bulunsak arkasını dönüp uzaklaşır; başına bir kötülük geldiğinde de uzun uza-dıya yalvarıp yakarır. 52. De ki: "Hiç düşündünüz mü, ya bu (Kuran) Allah katından gelmiş, siz de onu inkâr etmişseniz? Bu durumda böylesine kesin bir çatışma içine düşenden daha sapkın kim olabilir!" 53. Onun gerçek olduğu kendileri için apaçık belli oluncaya kadar onlara çevrelerinde ve kendilerinde bulunan kanıtlarımızı hep göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanıklık etmesi (onlar için) yeterli değil midir? 54. Bilesin ki onlar Rablerinin huzuruna çıkacakları konusunda kuşku içindedirler. Kesinlikle unutulmamalı ki Allah her şeyi kuşatmıştır. [94]

http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/041fusillet/002.htm


Tefsirler:

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler

uur
uur
Admin

Viestien lukumäärä : 90
Join date : 03/06/13

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz