Kutuptaki halka
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

60. 40 Mü’min 

Aşağa gitmek

60. 40 Mü’min  Empty 60. 40 Mü’min 

Mesaj tarafından uur 20.11.15 15:46

İndiği Yer: Mekke


İniş Sırası: 60


Âyet Sayısı: 85


Nüzulü

Mushaftakİ sıralamada kırkıncı, iniş sırasına göre altmışıncı sûredir. Zümer sûresinden sonra, Fussilet sûresinden önce Mekke'de inmiştir. "Hâ. Mîm" diye başlayan ve arka arkaya gelen yedi sûrenin ilkidir.[1]


Adı

Sûre yaygın olarak iki isimle anılmaktadır. Bunlardan ilki olan "Mü'min", Firavun ailesinden olup imanını saklayan kişiden söz eden 28. âyette; ikincisi ise "bağışlayan" anlamına gelen "Gâfir" olup yüce Allah'ın günahları bağışlamasından, tövbeleri kabul etmesinden söz eden 2. âyette geçmektedir. [2]


Konusu


Mü'min sûresinde ağırlıklı olarak "Allah'ın âyetlerini tartışmaya kalkışanlardan, bu âyetlere karşı mücadele verenlerden söz edilmekte; genellikle Mekke putperestlerinin aristokrat tabakasından oluşan bu kesimin karakteri, genel tutumları ve amaçlarıyla görecekleri cezalar üzerinde durulmaktadır. Sûre, Allah'ın rahmetinin ve İlmînin genişliği, kudretinin sınırsızlığı; ilâhî hakikatleri yalanlamaya kalkışanlann cezaları ve pişmanlıkları, uhrevî yargılamanın adaletli oluşu gibi konulara dair açıklamalarla başlar. Hz. Mûsâ ile Firavun ve onu izleyenler arasında geçen mücadeleye değinilirken Musa'nın dinine gizlice inanmış bir müminin inkarcılara yönelttiği anlamlı ve yararlı uyarılara yer verilir. Allah'tan başka İlâh bulunmadığı ve O'ndan başkası için yapılan ibadetlerin geçersiz olduğu, Allah'a şükretmekten yüz çevirenlerin bu yanlıştan dönmelerini sağlamak üzere onlara ilâhî nimetlerin hatırlatılması, öldükten sonra tekrar dirilmenin mümkün olduğunun kanıtlanması ve bu konuda insanların uyarılması, Allah Teâlâ'nın Resûlü'nü destekleyeceğine dair vaadi sûrenin başlıca konulanndandır. Sûre, ellerinde fırsat varken gerçeği görüp Peygamber'in getirdiği açık seçik gerçekleri kabul edecekleri yerde, kendi temelsiz bilgilerine güvenerek, kibre kapılıp inkâr yolunu seçenlerin İlâhî ceza ile yüz yüze geldiklerinde İnanmalarının artık kendilerine fayda vermeyeceği uyarısında bulunan açıklamalarla son bulmaktadır. [3]


Fazileti

Ebû Hüreyre'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber, Mü'min sûresinin ilk üç âyeti ile Âyete '1-kürsî 'yi [4]sabah akşam okuyan bir kimsenin bu sayede korunacağını ifade etmiştir. [5]


Meali

Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla... 1. Hâ-mîm. 2-3. Kitab'ın indi-rilişi azız ve alîm olan, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, hem cezalandırması şiddetli hem lütfü bol olan Allah'ın kalındandır. O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş yalnız O'nadır. 4. İnkâra sapanlardan başkası Allah'ın âyetleri hakkında tartışmaya girişmez. Onların şehirden şehire rahat rahat dolaşabilmesi seni yanıltmasın. 5. Onlardan önce Nuh'un kavmiyle bunların ardından gelen çeşitli topluluklar da ilâhî gerçeği yalanlamış, her topluluk kendi peygamberlerini yakalayıp etkisiz hale getirmeye kalkışmış, asılsız iddialarla gerçeği ortadan kaldırmak için mücadele vermişlerdi; sonunda onların yakalarına yapıştım. Nasılmış benim cezalandırmam gördüler! 6. Böylece inkâra sapanlarla ilgili olarak Rabbinin verdiği, "Onlar artık cehennem ehlidirler" şeklindeki hüküm gerçekleşmiş olacak. 7. Arşı yüklenenler ile onun çevresinde bulunanlar Rablerîni hamd ile teşbih ederler, O'na ulanırlar ve müminlerin bağışlanmasını dilerler: "Ey Rabbimiz! Sen, rahmetin ve ilminle her şeyi kuşattın. Tövbe edenleri ve yolundan gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! 8. Rabbimiz! Onları ve atalarından, eşlerinden ve nesillerinden olup da iyi yolda bulunanları kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine kabul buyur. Kuşkusuz sen azizsin, hakimsin. 9, Onları kötü sonuçlardan koru. O gün sen kimi kötü sonuçlardan korumuşsan onu rahmetine mazhar kılmışsın demektir. İşte en büyük kurtuluş da budur." [6]

10. İnkâra sapanlara (âhirette) şöyle seslenilecek: "Siz inanmaya çağın-lın inkâr prierken Allah'ın size kızması sinirli şirin kendinize kızgınlığınızdan elbette daha şiddetlidir." 11. "Ey Rabbimiz, diyecekler, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahımızı itiraf etmiş bulunuyoruz, bir çıkış yolu yok mu?" 12. Bu duruma düşmenizin sebebi, yalnız Allah'ın ismi anıldığı zaman inkâra sapmanız, ama O'na ortak koşulduğunda (buna) sizin de inan-manızdır. Artık hüküm, yüce ve ulu olan Allah'a aittir. [13]

13. Size işaretlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O'dur. Ama Allah'a yönelenden başkası (bundan) ders çıkarmaz, 14, Haydi, inkarcıların hoşlarına gitmese de içten bir dindarlıkla yalnız Allah'a bağlanarak O'na dua ediniz. 15. O'nun dereceleri yüksektir, Arş'm sahibidir; buluşma günü hakkında uyanda bulunmak için iradesiyle kullarından dilediğine vahyi indirir. 16.0 gün onlar, Allah'a gizli kalan hiçbir şeyleri olmadan (kabirlerinden) çıkarlar. Bugün hükümranlık kimindir? Elbette tek re mutlak hükümran olan Allah'ındır! 17.0 gün herkes yaptığının karşılığını bulur. O gün hiçbir haksızlık olmayacaktır; kuşkusuz Allah'ın hesabı çok hızlıdır. 18. Yaklaşan gün konusunda onları uyar; çünkü dehşet içinde yutkunurlarken yürekleri ağızlarına gelmiş olacak; zalimlerin hiçbir dostu, isteğine uyulacak hiçbir şefaatçisi olmayacaktır. [17]

19. Allah, gözlerin kötü niyetli bakışını ve kalplerin sakladıklarını bilir. 20. Ve Allah adaletle hüküm verir; onların taptıkları ise hiçbir şeye hükme-demezler. Kuşkusuz Allah her şeyi en iyi işiten ve en iyi görendir. 21. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğunu görmediler mi? Onlar, güçleri ve yer yüzünde bıraktıkları eserler itibariyle bunlardan daha üstün idiler. Böyleyken Allah onları günahtan yüzünden yakalayıp cezalandırdı; kendilerini Allah'a karşı koruyan da olmadı. 22. Bunun sebebi, peygamberleri onlara açık seçik kanıtlar getirdiklerinde bunları inkâr etmeleriydi. İşte bunun için Allah onları yakalayıp cezalandırdı. Çünkü O güçlüdür, cezası çok çetindir. [23]

23-24. Ândolsun biz Musa'yı ayetlerimizle re apaçık bir kanıtla Firavun, Ilâman ve Karun'a gönderdik; ama onlar, "O bir yalana, bir sihirbaz!" dediler, 25. Mûsâ, katımızdan verilmiş hakikati getirdiğinde, "Onunla birlikte olan inanmış kişilerin oğullarım öldürün, kızlarını diri bırakın!" dediler. Oysa inkarcıların tuzağı hep boşa çıkmıştır. 26. Firavun, "Bırakın bent de şu Musa'yı öldüreyim! Tanrısına yakarsın bakalım (kurtulabilecek mi)! Çünkü onun, dininizi değiştirmesinden yahut ülkede huzursuzluk çıkaracağından kaygı duyuyorum" dedi. 27. Mûsâ ise, "Hesap gününe inanmayan her kibirli kişinin şerrinden, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığındım!" dedi. 28. Firavun ailesinden olup imanım saklayan bir mümin kişi şöyle dedi: "Adamı, 'Rabbim Allah'tır' dediği için öldürecek misiniz! Oysa o size Rabbi-nizden âyetler getirmiştir. Eğer yalancı biriyse yalam kendi zararınadır; ama eğer doğru söylüyorsa size bildirip uyardığı şeyin bir kısmı başınıza gelecektir. Hiç kuşku yok ki Allah, aşırılığa sapmış, yalancı kimseyi doğru yola ulaştırmaz, 29. Ey benim kavmim! Bugün ülkede hakimiyeti elinde bulunduran bir toplum olarak hükümranlık sizindir. Ama eğer Allah'ın cezası başımıza gelirse ona karşı bize kim yardım edebilir!" Firavun ise, "Ben sadece kendi gördüğümü size gösteriyorum ve sizi yalnızca doğru yola yönlendiriyorum" dedi. 30. İnanan kişi de şöyle dedi: "Ey kavmim! Doğrusu vaktiyle (peygamberlerine karşı) gruplar oluşturmuş eski toplulukların yaşadıkları felaketlerin benzerinin sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum: 31. Nûh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonrakilerin duruma gibi. Allah asla kulları için zulmü istemez. 32. Ey Kavmim! Sizin hakkınızda, insanların çığlıklar atacağı günden korkuyorum. 33. Öyle bir gün ki, arkanızı dönüp kaçarsınız ama sizi Allah'tan kurtaracak hiçbir güç bulamazsınız! Allah kimi şaşırtırsa artık onu doğru yola yönlendirebilecek bir güç yoktur. 34. Daha önce Yûsuf da size açık kanıtlar getirmişti; ama siz onun getirdikleri hakkında da hep kuşku içinde oldunuz. Nihayet o vefat edince 'Artık Allah ondan sonra kesinlikle hiçbir elçi göndermeyecek' dediniz. Aşırılığa sapmış, kuşkulara boğulmuş kişiyi Allah işte böyle şaşırtır. 35. Onlar, kendilerine ulaşmış kesin bir kanıt olmadan Allah'ın âyetleri hakkında tartışmaya girişirler. Bu tutum, gerek Allah yanında gerekse inananlar yanında büyük bir nefrete sebep olur. Allah, kendini beğenmiş her zorbanın kalbini işte böyle mühürler." 36-37. Firavun, "Ey Hâ-man. dedi, bana yüksek bir kule inşa et; belki bazı yollara, göklerin yollarına ulaşırım da bu sayede Musa'nın ilâhını görebilirim! Doğrusu onun bir yalancı olduğunu düşünüyorum." İşte böylece, yaptığı çirkin iş Firavun'a güzel gösterildi ve doğru yolu bulması engellendi. Firavun'un tuzağı hüsrandan başka bir sonuç doğurmadı. 38. Mümin kişi sözlerine şöyle devam etti: "Ey kavmim! Bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim. 39. Ey kavmim! Bu dünya hayatı bir sürelik yaranmadan ibarettir; âhirete gelince işte o ebedîlik yurdudur. 40. Kim bir kötülük yapmışsa sadece o kötülüğünün miktarınca ceza görecektir; kim de -erkek olsun kadın olsun- inanmış bir kişi olarak iyi ve yararlı iş yapmışsa işte böyleleri de cennete girecekler, orada kendilerine hesapsız nimetler verilecektir. 41. Ey kavmim! Nedir bu hal! Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz! 42. Siz bana Allah'ı inkâr etmem, hiçbir bilgiye sahip olmadığım şeyleri O'na ortak koşmam için çağrıda bulunuyorsunuz; ben ise sizi izzet sahibi, çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum, 43. Gerçek şu ki siz beni, bu dünyada da öteki dünyada da çağırılmaya değer olmayan bir şeye davet ediyorsunuz. Kuşku yok ki dönüşümüz Allah'adır ve hakikat çizgisinden sapanlar cehennem ehlidirler. 44. Size söylediklerimi yakında hatırlayıp anlayacaksınız. Ben durumumu Allah'a havale ediyorum; kuşkusuz Allah kullarım çok iyi görmektedir." 45. Nihayet Allah, onların kurdukları kötü tuzaklardan bu kişiyi korudu; Firavun ailesini ise şiddetli bir azap kuşatıp yok etti. 46. Bu azap, onların sabah akşam sokulacakları ateştir. Kıyamet koptuğunda, "Firavun ailesini en şiddetli azabın içine atın!" denilecek. [31]

47. Ateşin içinde birbirleriyle çekişirken zayıfları, büyüklük taslamış olanlara, "Vaktiyle biz size uymuştuk, şimdi bu ateşin hiç olmazsa bir kısmından bizi kurtarabilir misiniz?" dediklerinde; 48. Büyüklük taslayanlar şöyle cevap verirler: "Doğrusu hepimiz onun içindeyiz; artık Allah, kulları arasında hükmünü vermiştir." 49. Ateşte bulunanlar cehennemdeki görevlilere, "Rabbinize dua edin de bir günlüğüne olsun azabımızı hafifletsin!" diye seslenirler. 50. Görevliler, "Peygamberleriniz size açık kanıtlar getirmemiş miydi?** diye sorarlar. "Evet, getirmişti" cevabını verirler. O zaman görevliler, "Yalvarın durun şimdi; ama inkarcıların yalvarmaları boşunadır" derler. 51. Elbette biz, hem dünya hayatında hem de şahitlerin hazır bulunacağı günde elçilerimize ve inanmış kişilere yardım ederiz. 52.0 gün zalimlere mazeretlerinin hiçbir faydası olmaz. Onlar için sadece rahmetten kovul-muşluk vardır ve onlar için kalınacak yerin en kötüsü vardır. [55]

53-54. Andolsun biz Musa'ya hidâyet vermiş; akıl iz'an sahipleri için bir yol gösterici ve hatırlatın olmak üzere İsrâiloğulları'nı da kitaba mirasçı kılmıştık, 55. Sen şimdi sabret, çünkü Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşir; günahının bağışlanmasını iste ve sabah akşam Rabbini hamd ile teşbih et. 56. Ellerinde hiçbir kesin bilgi olmadan Allah'ın âyetlerini tartışmaya kalkışanlara gelince, onların içlerinde, asla sonuna eremeyecekleri bir kibirden başka bir şey yoktur. Öyleyse sen Allah'a sığın; kuşkusuz her şeyi işiten, gören yalnız O'dur. 57. Göklerin ve yerin yaratılması elbette ki insanların yaratılmasından daha büyük bir olaydır ama insanların çoğu bunu bilmez, 58. Görenle görmeyen bir olmaz, inamp iyi işler yapanla kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar kıt düşünüyorsunuz! 59. Kıyametin vakti mutlaka gelecek, bunda kuşku yok! Ama insanların çoğu buna inanmıyor. 60. Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir! [61]

61. İçinde dinlenesiniz diye geceyi, görmeniz için de gündüzü yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır, ama insanların çoğu şükretmez. 62. İşte Rabbiniz olan Allah; her şeyin yaratıcısı olan O'dur. O'ndan başka tanrı yok. Öyleyse nasıl olup da saptırılıyorsunuz! 63. Allah'ın âyetlerini inatla inkâr edenler işte böyle saptırılmaktadır. 64. Yeryüzünü sizin için yerleşim alanı yapan, göğü de (üstünüze) bina eden, size şekil veren, şeklinizi de güzel yapan ve sizi temiz nimetlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Rabbiniz olan Allah; âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir, 65. O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Şu halde içten bir dindarlık ve bağlılıkla O'na dua edin. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. [74]

66. De ki: "Rabbîmden bana açık kanıtlar gelince sizin Allah'ın dışında dua ettiğiniz şeylere tapmam bana yasaklandı ve kendimi âlemlerin rabbine teslim etmem emredildi." 67. Sizi toprak, sonra nutfe, sonra alaka aşamalarından geçirerek yaratan O'dur. Sonra O sizi bir bebek olarak hayat alanına çıkarır; ardından güçlü çağınıza ulaşıncaya, sonra da yaşlılar haline gelinceye kadar sîzi yaşatır; içinizden bazıları bundan önce vefat eder. Sonuçta belli bir vakte kadar yaşamaktasınız. Umulur ki (bunlar üzerine) akıl yorarsınız. 68. Yaşatan da öldüren de O'dur. Bir işe hükmettiğinde o konuda sadece "Ol!" der ve oluvetir, 69. Görmez misin, Allah'ın âyetlerim tartışmaya kalkışanları; gerçeklerden nasıl da uzaklaştırılıyorlar! 70. Kitabın ve elçilerimize gönderdiklerimizin asılsız olduğunu savunanlar, evet onlar ileride gerçeği anlayacaklar! 71-72.0 zaman boyunlarında halkalar ve zincirler bulunur vaziyette şiddetli ateşe sürüklenirler; ardından da ateşte yakılırlar. 73-74. Sonra onlara, "Vaktiyle Allah'ın dışında tanrısal nitelikler yüklediğiniz şeyler şimdi nerede!" denir. "Bizi bırakıp kayboldular. Meğer vaktiyle gerçek bir varlığa tapmıyormuşuz" derler. İşte Allah inkarcıları böyle şaşkın ve çaresiz bırakır. 75. **Bu duruma düşmenizin sebebi, vaktiyle haksız olarak böbürlenmeniz ve şımarntanızdır. 76. İçinde ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin içeri!" Büyüklük taslayanların kalacakları yer ne kötü! [78]

77. Sen şimdi sabret; Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecek. Muhakkak ki biz, onlara vaktiyle bildirip uyarıda bulunduğumuz şeylerin bir kısmını (ölmeden) sana göstereceğiz, (bir kısmını da görmeden) seni vefat ettireceğiz; ama onlar da sonunda bize dönecekler! 78. Senden Önce de elçiler gönderdik; onlardan sana hayat hikâyelerini anlattıklarımız var, anlatmadıklarımız var. Allah’ın izni olmadıkça hiçbir elçi âyet getiremez. Allah’ın buyruğu geldiğinde artık hak yerini bulmuştur ve ilâhî hakikatleri yok etmeye kalkışanlar hüsrana uğramışlardır. 79. Kimine binesiniz, kiminden yiyecek elde edesiniz diye sizin için hayvanları yaratan Allah’tır. 80. Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır; gönüllerinizdeki bir arzuya onlara binerek ulaşırsınız; onları da gemileri de taşınma aracı olarak kullanırsınız. 81. Allah size kanıtlarını gösteriyor. Allah’ın kanıtlarının hangisini inkâr edebilirsiniz! 82. Yeryüzünde gezip de kendilerinden önce yaşamış olanların akıbetlerini görmezler mi? Onların sayısı bunlardan daha çoktu, daha güçlülerdi, yeryüzündeki eserleri de daha sağlamdı. Ne var ki yine de kazandıkları onları kurtaramadı. 83. Elçileri onlara açık seçik kanıtlar getirdiklerinde, sahip oldukları bilgileriyle böbürlendiler. Ama alay ettikleri şey onları kuşatıverdi! 84. Dehşetli cezamızı gördüklerinde, “Allah’ın birliğine inandık, vaktiyle tanrısal nitelikler yüklediğimiz şeyleri de reddediyoruz” derler. 85. Ama azabımızı gördüklerinde artık inanmaları kendilerine fayda vermeyecektir; Allah’ın, kulları hakkında öteden beri uygulanan yasası böyledir. İşte o zaman artık inkarcılar hüsrana uğramışlardır. [84]

http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/040mumin/002.htm


Tefsirler:

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler
uur
uur
Admin

Viestien lukumäärä : 90
Join date : 03/06/13

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz