Kutuptaki halka
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

58. 34 Sebe’ 

Aşağa gitmek

58. 34 Sebe’  Empty 58. 34 Sebe’ 

Mesaj tarafından uur 20.11.15 13:29

İndiği Yer: Mekke


İniş Sırası: 58


Âyet Sayısı: 54


Nüzulü

Mushaftakİ sıralamada otuz dördüncü, iniş sırasına göre elli sekizinci sûredir. Lokman sûresinden sonra, Zümer sûresinden önce Mekke'de inmiştir. 6. âyetinin Medine'de nazil olduğuna dair bir rivayet de vardır.[1]



Adı

Sûre 15, âyette geçen ve Yemen'de yaşamış bir toplumu ifade eden Sebe' kelimesinden dolayı bu adı almıştır. [2]



Konusu

Hamdin dünyada da âhirette de yalnız Allah'a mahsus olduğu belirtilerek başlayan sûrede, Cenâb-ı Hakk'ın kudretinin üstünlüğü ve ilminin kuşatıcılığı fikri işlenmekte, kıyamet vaktinin geleceğini ve insanların tekrar hayata kavuşturulup hesaba çekileceklerini kabul etmeyenlerin tutarsızlıklarına dikkat çekilmekte, böylelerinin Hz. Peygamber'i Allah hakkında asılsız sözler uydurmakla itham etmeleri veya onun aklım yitirdiğini iddiaya kalkışmaları üzerinde durulmakta, iman edip İyi işler yapanlarla Allah'a âsi olanların akıbetleri karşılaştırılmakta, iki iyi örnek olarak Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman hakkında bazı bilgiler verilmekte, ardından kötü bir örnek olarak da Seba ahalisinin başına gelenlere değinilmekte, şeytana uyanların ve şirk batağına saplananların âhİretteki halleri tasvir edilmektedir. [3]



Meal

Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla... 1. Hamd göklerde ve yerde ne arsa hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur; âhirette de hamd yalnız O'na-lır. Hikmetle yöneten, her şeyden haberdar olan O'dur. 2.0, toprağa giren e ondan çıkan, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir. O, engin merhamet ahibidir, bağışlaması boldur. 3. İnkâr edenler "Bize kıyamet gelmeyecek" deliler. De ki: "Bilâkis! Gaybı bilen Rabbime andolsun ki o size mutlaka gele-ektir." Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey dahi O'nun bilgisi dışında ka-amaz. Bundan daha küçük veya daha büyük olsun her şey apaçık bir kitap-a kayıtlıdır. 4. O, Allah'ın iman edip iyi işler yapanları mükâfatlandırması çin gelecektir. İşte onlar için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır. 5. Ayetlerinizi boşa çıkarmak için çaba harcayanlara ise en kötüsünden elem verici tir azap vardır. 6. Kendilerine bilgi verilenler, rabbinden sana indirilenin, jerçeğin ta kendisi olduğunu ve çok güçlü, her türlü övgüye layık olan Al-ah'ın yolunu gösterdiğini çok iyi bilirler. 7. İnkarcılar, "Çürüyüp parampar-a olduğunuzda yeni bir yaratdışa konu olacağınızı iddia eden bir adam gös-erelim mi size! 8. Allah hakkında yalan mı uyduruyor, yoksa aklım mı yitir-niş bu?" dediler. Bilâkis! Asıl âhirete inanmayanlar azaptadırlar ve tam bir apkınhk içindedirler. 9. Kendilerini her yönden kuşatan göğe ve yere bakıp düşünmezler mi! Dilesek onları yerin dibine geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Kuşkusuz bütün bunlarda Allah'a yönelen her kul için alınacak bir ders vardır. [4]

10. Andolsun biz Davud'a tarafımızdan müstesna bir lütufta bulunduk. "Ey dağlar! Onunla birlikte teşbih edin. Ve ey kuşlar, siz de!" dedik. Ve onun için demiri yumuşattık. 11. (Ona şöyle buyurduk:) "Geniş zırhlar imal et, örgüsünü Ölçülü yap.1* Siz de (ey müminler) iyi ve yararlı işler yapın; şüphesiz ben yaptıklarınızı görmekteyim. 12, Süleyman'ın enirine de rüzgârı verdik; onunla sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol alırdı. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabım tattırirdik. 13. Onlar Süleyman'a isteğine göre yüksek ve görkemli binalar, heykeller, havuz gibi lengerler, yerinden kalkmaz kazanlar imal ederlerdi. Ey Dâvûd ailesi! Şükür için çaba gösterin. Kullarım arasında hakkıyla şükre-denler pek azdır. 14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimizde, öldüğünü onlara ancak asasını kemiren ağaç kurdu göstermişti. Süleyman'ın cesedi yere yıkılınca anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı o aşağılayıcı eziyete katlanıp durmazlardı. [26]

15. Andolsun ki oturduktan yerlerde Sebe' kavmi için büyük bir işaret vardı. Biri sağda diğeri solda iki bahçe. "Rabbinizin bahşettiği nzıktan yiyin ve O'na şükredin. Ne güzel bir belde, ne bağışlayıcı bir rab!" 16. Ama onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, acı yemişli, ılgınü ve birkaç da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik. 17. Nankörlük etmelerinden ötürü onlan işte böyle cezalandırdık. Biz, başka değil, ancak nankörlük edenleri cezalandırırız. 18. Bereketli kıldığımız beldeler ile onlar arasında birbirini gören birçok yerleşim yeri oluşturduk ve bunlar arasında seyahati uygun konaklara ayırmış olduk. "Oralarda geceleri, gündüzleri güven içinde seyahat edin" dedik. 19. Onlar ise "Rabbimiz! Konak yerlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onlan ibret kıssaları haline getirdik ve darmadağın ettik. Kuşkusuz bunda, yeterince sabretmesini ve şükretmesini bilenler için ibretler vardır. 20. Gerçek şu ki, İbÜs onlar hakkındaki tahminini doğrulamış oldu; çünkü inanan bir gurup hariç hep ona uymuşlardı. 21. Oysa onun onlar ü/erinde hiç bir zorlayıcı gücü yoktu. (Şeytana, kendine uyanları ayartma fırsatı vermemiz ise) sadece, âhirete manam ona şüpheyle bakandan ayırt etmemiz içindir. Rabbin her şeyi görüp gözetir. [60]

22. De kî: "Allah'tan başka (ilâhî güçlere sahip) sandığınız varlıkları çağırın bakalım! Onlar göklerde ve yerde zerre miktarı bir şeye sahip olmadıkları gibi buralarda herhangi bir ortaklıkları da yoktur; Allah'ın da onlardan bir destekçiye ihtiyacı bulunmamaktadır." 23. Allah katında, O'nun izin verdiği kimselerden başkasının şefaati yarar sağlamaz. Sonunda kalplerinden korku giderilince "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. Onlar da şu cevabı verirler: "Hak olanı buyurdu, O yücedir, uludur." 24. De ki: "Göklerden ve yerden size nzık veren kimdir?" De ki: "Allah'tır. O halde biz veya siz, iki taraftan biri ya doğru yoldadır yahut açık bir sapkınlık içindedir." 25. De ki: "Bizim işlediğimiz suçlardan dolayı siz sorumlu olmayacağınız gibi sizin yapıp ettiklerinizden ötürü de biz hesaba çekilmeyiz." 26. De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya getirecek, sonra aramızda adaletle hükmünü verecektir. O en âdil hüküm veren ve herşeyi bilendir." 27. De ki: "Ortak diye O'nun yanına kattıklarınızı bana gösterin bakalım! Hayır asla! Bilakis yegane galip ve her şeyi hikmetle yöneten O Allah'tır." 28. Biz seni başka değil, ancak müjdeleyi-ci ve uyarıcı olarak bütün insanlara gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmek istemiyorlar, 29. "Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaad ne zaman gerçekleşecek, söyleyin bakalım!" diyorlar. 30. De ki: "Sizin için öyle bir vakit belirlenmiştir ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz ne de ileri geçebilirsiniz." [96]

31. İnkâr edenler şöyle dediler: "Biz ne bu Kur'an'a inanırız ne de bundan öncekilere." Sen o zalimleri rablerinin huzurunda durdurulmuş halde birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Horlananlar büyüklük tamlayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, hiç kuşkusuz biz iman ederdik." 32. Büyüklük taslayanlar horlananlara "Size doğru yol gösterildikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, günah işleyenler kendiniz idiniz!" derler. 33. Horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle cevap verirler: "Bilakis! İşiniz gece gündüz dolap çevirmekti; bize Allah'ı inkar etmemizi ve ona ortaklar koşmamızı telkin ediyordunuz." Sonunda azabı görünce için için yanarlar. Biz de inkarcıların boyunlarına halkalar geçiririz. Onlar ancak yapıp ettiklerinin karşılığını görürler. 34. Biz hangi topluma bir uyarıcı göndermişsek oranın sefahate dalmış olanları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz sizin tebliğ ettiklerinize inanmıyoruz." 35. Ardından şunu eklemişlerdir: "Biz servet ve nüfus açısından üstünüz; dolayısıyla, azaba uğratılacaklar biz olamayız." 36. De ki: "Rabbim rızkı dilediğine bol verir, dilediğine kısar; fakat insanların çoğu bunu bilmezler." [106]

37. Sizi bize yaklaştıracak olan, ne servetiniz ne evlatlarınızdır. Ama iman edip iyi işler yapanlar başka, yaptıklarına karşılık onlara kat kat fazlası mükâfaat vardır ve onlar köşkler içinde hiç bir endişe taşımadan yaşayacaklardır. 38. Âyetlerimizi etkisiz kılmak üzere çaba gösterenler ise azap içinde bırakılacaklardır. 39. De ki: "Rabbim kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. Başkaları için ne harcarsanız Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en büyüğüdür." 40.0 gün Allah onların hepsini toplayacak ve meleklere soracak: "Bunlar mıydı size tapmakta olanlar?" 41. Melekler şöyle cevap verecekler: "Hâşâ, sen yüceler yücesisin! Bizim velîmiz onlar değil sensin. Gerçekte onlar cinlere tapıyorlardı; çoğu onlara inanmıştı." 42. Artık bugün birbirinize ne fayda sağlayabilirsiniz ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere şöyle diyeceğiz: "Yalan sayıp durduğunuz ateşin azabım tadın bakalım!" 43. Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğunda "Bu, başka değil, sizi atalarınızın taptıklarından vazgeçirmek isteyen biri" demişler ve eklemişlerdi: "Bu da ancak düzmece bir yalan." İnkar edenler kendilerine hakikat ulaştığında onun hakkında "Bu, besbelli bir büyüdür" demişlerdi. 44. Oysa biz onlara okuyacakları kitaplar vermemiştik ve senden önce onlara uyarıcı da göndermemiştik. 45. Onlardan öncekiler de (ilâhî bildirimleri) yalan saymışlardı. Bunlar onlara verdiklerimizin onda birine bile erişemediler. İşte onlar peygamberlerimi yalancılıkla itham ettiler; benim de karşılığım nasıl oldu ama! [111]

46. De ki: "Size tek bir öğüt vereceğim: Allah için, başkalarıyla birlikte veya tek başınıza şöyle bir durup düşünün! (Görüyorsunuz ki) arkadaşınızda cinnetten eser yok; o ancak şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kimse." 47. De ki: "Sizden isteyebileceğim bir karşılık varsa o da sizin olsun; benim mükâfatımı verecek olan yalnız Allah'tır. O her şeye tanıktır." 48. De ki: "Kuşkusuz rabbim gerçeği ortaya koyar; O gaybı hakkıyla bilendir." 49. De ki: "Hak gelmiştir; bâtıl ne yeni bir şey var edebilir, ne de eskiyi geri getirebilir." 50. De ki: "Şayet ben yanlış yolda isem bunun vebali banadır. Eğer hu rin rahhimin hana vahvettiei sayesindedir. Süohesiz O işitendir, yakındır." 51. Korkuya ve telaşa kapıldıklarında onları bir görsen! Artık kaçış-kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır. 52, "Artık ona inandık" diyecekler; ama bu kadar uzak bir yerden (kurtaracak bir imana) kavuşmak ne mümkün! 53. Daha önce onu inkar etmişlerdi, körü körüne gayb hakkında atıp tutuyorlardı. 54. Artık kendileriyle arzuladıkları arasına bir set çekilmiştir; tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar sürekli şaşkınlığa iten bir kuşku içindeydiler. [117]

http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/034sebe/002.htm


Tefsirler:

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler
uur
uur
Admin

Viestien lukumäärä : 90
Join date : 03/06/13

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz