Kutuptaki halka
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

55. 6 En’âm 

Aşağa gitmek

55. 6 En’âm  Empty 55. 6 En’âm 

Mesaj tarafından uur 20.11.15 12:24

İndiği Yer: Mekke


İniş Sırası: 55


Âyet Sayısı: 165


Nüzulü

Mushaftaki sıralamada 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden son­ra Sâffât sûresinden önce Mekke'de nazil olmuştur. Tamamına yakınının Mek­ke'de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer'e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "En'âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek teşbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti.[1]  Abdullah b. Abbas'tan aktarılan bir rivayette de Mekke'de "birdefada" indiği teyit edilmiştir. [2]An­cak birkaç âyetinin Medine'de İndiğine dair görüşler de vardır. [3]


Adı

Hz. Peygamber zamanından beri sadece "el-En'âm" adıyla anılmıştır. Ayrı­ca Hz. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ûd ve diğer bazı sahâbîlerin de aynı isimle andıkları bilinmektedir. Bu sebeple bütün mushaflarda, tefsir, hadis ki­tapları ve diğer İslâmî kaynaklarda hep bu isimle kaydedilmiştir. [4] Sözlükte en'âm "deve" anlamına gelen, ayrıca sığır, koyun gibi bazı evcil hayvanlarla ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve -Gâfir (Mü'min) sûre­sinde (40/79) geçen "Kimine binesiniz, kiminden yiyecek elde edesiniz diye sizin için hayvanları (en'âm) yaratan Allah'tır" mealindeki âyetten anlaşıldığına göre-bazı binek hayvanları için de kullanılan neam kelimesinin çoğulu olup[5] bu sûrenin 136,138, 139 ve 142. âyetlerinde altı defa tekrar edilmiş­tir. Söz konusu âyetlerde Araplar'in hayvanlarla ilgili bazı uygulamaları ve telak­kileri anlatıldığı için sûreye bu isim verilmiştir.[6]


Konusu

Ağırlıklı olarak Allah'ın birliği (tevhid), ilim, İrade, kudret, adalet gibi sıfatlan; peygamberlik, vahiy, yeniden dirilme, müşrik ve inkarcı zümrelerin bâtıl inançlarının reddi, doğru inanca ulaşmanın yolları vb. itikadı konulardır. Sûrede ayrıca Hz. Peygamber'in şahsına ve risâletine yapılan itirazlar cevaplandırılmış, uğradıkları sıkıntılar yüzünden kaygıya ve üzüntüye kapılan Hz. Peygamber ile ar­kadaşlarına teselli ve ümit verilmiştir. Hz. İbrahim'in, aklıyla ve gözlemleriyle Al­lah'ın varlığı ve birliği hakkında kesin bilgi ve inanca ulaşmasını anlatan âyetler özellikle İslâm âlimlerinin ilgisini çekmiştir. Ayrıca 151-153. âyetleri İslâm ahlâ­kının başta gelen kurallarını ihtiva etmektedir. [7]


Fazileti

Faziletine ilişkin bazı rivayetler nakledilmiştir. 70.000 meleğin inişine eşlik ettiğini bildiren yukarıdaki hadis bunlardan biridir. Başka bir rivayette Hz. Ömer'in, "En'âm sûresi Kur'an'ın seçkin sûrelerinden biridir" dediği[8] ve faziletini önemle vurguladığı; Hz. Ali'nin de okuyan kimsenin Allah'ın rızâsını kazanacağını ifade ettiği yolunda rivayetler vardır. [9]

Meali

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla...

1. Hanıd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve ışığı var eden Allah'a mahsustur. Ama yine de kâfir olanlar (putları) rablerine eş tutuyorlar. 2. Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. O'nun katında bir ecel daha vardır. Siz hâlâ şüphe ediyorsunuz. 3. O, göklerde ve yerde tek Allah'tır. Gizimizi açığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir. [10]

4. Rablerinin âyetlerinden onlara bir âyet gelmeye görsün, o âyetlerden ille de yüz çevirirler. 5. Gerçekten onlar, kendilerine hak geldiğinde onu ya­lanlamışlardır. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir! [16]

6. Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz onca imkânı kendilerine Yerdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmur indirip (ev­lerinin) altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helak ettik. Biz onları günahları sebebiyle helak ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik. [18]

7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indir şeydik de onlar elleriy­le onu tutmuş olsalardı, yine de o inkarcılar, "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil" derlerdi. 8. "Ona bir melek indirilseydi ya!" dediler. Eğer biz bir melek indirsej dik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine mühlet veril­mezdi. 9. Eğer Peygamber'i bir melek kılsaydık muhakkak ki onu (yine) bir adam suretine sokar, onları yine halen içinde bulundukları kuşkuya düşürür­dük. 10, Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, sonunda onlarla alay edenleri, alaya aldıkları şey (azap) kuşatıvermişti. 11. De ki: Yeryüzünde do­laşın, sonra (hakikati) yalan sayanların sonunun nasıl olduğuna bakın! [22]

12. "Göklerde ve yerde olanlar kimindir" diye sor. De ki: "Allah'ındır. O, kendi üzerine rahmeti yazmıştır. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır." Kendilerine zarar verenler var ya işte onlar inanmazlar. 13. Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O, her şeyi işi­tendir, bilendir. [35]

14. De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilme-yen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim!" De ki: "Bana müslüman olan­ların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma (denildi)". 15. De ki: "Ben rabbime isyan edersem gerçekten büyük günün azabına uğrayacağım­dan korkarım." 16.0 gün kim azaptan kurtarıbrsa gerçekten Allah onu esir­gemiştir. İşte apaçık kurtuluş budur. 17. Eğer Allah seni bir zarara uğratır­sa onu kendisinden başka giderecek yoktur; ve eğer sana bir hayır verirse bi­lesin ki O her şeye kadirdir. 18.0, kullarının üstünde tam bir tasarrufa sa­hiptir, O hakimdir, her şeyden haberdardır. [38]

19. De ki: "Hangi şahidin şahitliği daha güvenilirdir?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, hem sizi hem de ulaştığı her­kesi onunla uyarmam için vahyedildi. Yoksa siz Allah ile beraber başka tan­rılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?" De ki: "Ben buna şahittik etmem." "O, ancak bir tek Allah'tır; ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de. [43]

20. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu kendi oğullarını tanıdıktan gi­bi tanırlar. Kendilerine zarar verenlere gelince, işte onlar inanmazlar. 21. Ya­lan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa ermezler. [46]

22. Unutma o günü ki onları hep birden toplayacağız; sonra da Allah'a ortak koşanlara "Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?" diyece­ğiz. 23. Sonra onların mazeretleri "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz ortak koşanlar olmadık" demekten başka bir şey olmadı. 24, Gör ki kendi aleyhle­rinde nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti! [51]

25. Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde "Bu Kur'an eskilerin masallarından baş­ka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar. 26. Onlar hem insanları Hz. Peygamber'den uzaklaştırmaya çalışırlar hem de kendileri ondan uzak du­rurlar. Oysa onlar farkında obuadan ancak kendilerini mahvederler. [53]

27. Onların ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya geri gön-dcrilsek de bir daha rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan ol­sak" dediklerini bir görsen! 28. Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Eğer geri gönderilseler yine kendilerine ya­sak edilen şeylere döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar. [56]

29. Onlar "Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir; biz bir daha diriltilecek değiliz" demişlerdi. 30. Rablerinin huzuruna getirilirken sen onları bir görsen! Allah "Bu (yeniden dirilme haberi) hak değil miymiş?" diye­cek. Onlar da "Rabbimize andolsun ki evet, öyleymiş" diyecekler. Allah da "inkâr ettiğinizden dolayı tadın azabı!" diyecek. 31. Allah'ın huzuruna çık­mayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet onlara kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar günahlarını sırtlarına yüklenmiş bir halde diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah halimize!" Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür! 32. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yur­du daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz? [60]

33. Onların söylediklerinin gerçekten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetleri­ni inkâr ediyorlar. 34. Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlan-mıştı. Fakat onlar, yalancılıkla itham edilmelerine ve eziyete uğramalarına rağmen sabrettiler; sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi. 35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabilece­ğin bir merdiven ara ki, onlara bir mucize getiresin! Allah dikseydi elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sakın cahillerden obua! 36. Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na döndürülecekler. [65]

37. "Ona rabbinden bir mucize indirilseydi ya" dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler. 38. Yeryü­zünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerdir, 39. Âyetleri­mizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır; dilediği kimseyi de doğru yola iletir. [74]

40. De ki: "Ne dersiniz, size Allah'ın azabı gelse yahut o vakit gelip çat* sa size, Allah'tan başkasına im yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin ba­kalım)!" 41. Aksine, yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da yalvarmanıza konu olan belâyı dilerse kaldırır, siz de ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz. [81]

42. Andolsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardın­dan, belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. 43. Hiç olmazsa kendilerine bu şekilde azabımız geldiğinde boyun eğselerdi! Fa­kat kalpleri iyice katılaşti; şeytan da onlara yaptıklarını şirin gösterdi. 44. Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında her şeyin kapılarını onlara aç­tık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansı­zın yakaladık! Böylece onlar birden bire bütün ümitlerini yitirdiler. 45. So­nunda zulmeden kavmin kökü kesildi. Her türlü övgü, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. [83]

46. De ki: "Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah'tan başka hangi tanrı ge­ri verebilir!" Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâlâ yüz çeviriyorlar! 47. De ki: "Söyler misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?" 48. Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler. 49. Âyetlerimizi yalanlayanla­ra gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir. 50. De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım." De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?" [89]

51. Kendileri için rablerinden başka bir koruyucu ve bir aracı bulun­maksızın O'nun huzurunda toplanmanın kaygısını duyan insanları onunla (Kur'an'la) uyar ki günahlardan sakınsınlar. 52. Rablerinin rızâsını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorum­luluk yoktur, senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları yanın­dan uzaklaştırıp da zalimlerden olasın. 53. "Aramızda Allah'ın kendilerine lütufta bulunduğu kimseler de bunlar mı?" demeleri için onların bir kısmım diğerleriyle işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri bilmez mi! [99]

54. Âyetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim bilme­yerek bir kötülük yapar da ardından tövbe edip kendisini düzeltirse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 55. Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetlerimizi iyice açıklıyoruz. [105]

56. De ki: "Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edil­di." De ki: "Ben sizin arzularınıza uymam; aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam." 57. De ki: "Şüphesiz ben, rabbimden gelen apaçık bir de­lile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır ve Allah hakkı an­latır; O, doğru hüküm yerenlerin en hayırlısıdır". 58. De ki: "Acele istediği­niz şey (azap) benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitiril­mişti, Allah zalimleri daha iyi bilir." 59. Gaybın anahtarları Allah'ın yanın­dadır; onlan O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanhklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. [109]

60. Geceleyin sizi öldüren, gündüzün de işlerinizi bilen; sonra belirlen­miş eceliniz tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten O'dur. Sonra dönüşü­nüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir. 61.0, kul­larının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönde­rir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler, 62-. Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur. [113]

63. De ki: "Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?" O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükre-denlerden olacağız" diye dua edersiniz. 64. De ki: "Ondan ve bütün sıkıntılardan Allah kurtarır; "Sonra siz yine O’na ortak koşarsınız.65. De ki;"Size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da si­zi muhalif gruplara ayırıp birbirinize karşı şiddet uygulatmaya Allah'ın gü­cü yeter." Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! 66.0 hak oldu­ğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: "Ben size kefil değilim." 67. Her habe­rin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz. [123]

68. Âyetlerimiz hakkında ileri-geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar kendilerinden uzak dur. Eğer şeytan sa­na ıı nutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma. 69. Takva sahiplerine, onların hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat, belki korunurlar diye hatırlatmak gerekir. 70. Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlen­ce edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Hiçbir kimse­nin yaptıkları sebebiyle bir felâket yaşamaması için Kur'an ile nasihat et. O kimse için, Allah'tan başka ne koruyucu vardır ne de şefaatçi. O, bütün varı­nı fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar, yapıp ettikleri yü­zünden felâkete sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır. [128]

71. De kî: "Allah'ı bırakıp da bize fayda da zarar da veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise 'Bize gel!' diye doğru yola çağırdıktan şaşkın kimse gibi gerisin geri (küfre) mi döndürülecegiz?" De ki: "Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin rab-bine teslim obuamız emredilmiştir." 72. "Namazı dosdoğru kılın ve Allah'tan korkun" diye de (emrolundu). O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tır. 73. O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. "Ol!" dediği gün her şey olu­verir. O'nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. [138]

74. İbrahim, babası Âzer'e, "Putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıldık içinde görüyorum" demişti. 75. Aynı şekilde biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama im­kânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun. 76. Gecenin karanlığı onu kap­layınca bir yıldız gördü. "Rabbim budur" dedi. Yıldız batınca, "Batanları sevmem" dedi. 77. Ayı doğarken görünce, Rabbim budur" dedi. O da batın­ca, "Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yolunu şaşırmış topluluk­lardan olurum" dedi. 78. Güneşi doğarken görünce de, "Rabbim budur; zira bu daha büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! ben, sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. 79. Ben, hanîf olarak, yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim." [143]

80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na or­tak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz? 81. Siz, Al­lah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmak­tan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Şim­di biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?" 82. İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, iş­te güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır. [149]

83. İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dile­diğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. [155]

84. Biz ona İshak ve Ya'kub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Ey-yûb'u, Yûsuf u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davranan­ları böyle mükâfatlandırırız. 85. Zekeriyyâ, Yahya, îsâ ve İlyâs'ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi. 86. İsmail, Elyesa', Yûnus ve Lût'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık. 87. Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını, evet onları da seçkin kıldık ve dosdoğru yola yönelttik. 88. İşte bu, Allah'ın hidayetidir; O, bununla kulla­rından dilediğini doğru yola ulaştırır. Eğer onlar Allah'a ortak koşsalardı ya-pageldikleri iyi şeyler elbette boşa giderdi. 89- Onlar, kendilerine kitap, hik­met ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şimdi onlar bu söylenenle­ri inkâr ederlerse muhakkak ki yerlerine, bunları inkâr etmeyecek bir toplu­luk getiririz. 90. İşte o peygamberler, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Onların rehberliğine uy. De ki: "Ben, bu görevimden dolayı hiçbir karşılık is­temiyorum; bilinsin ki bu, bütün insanlığa bir öğütten ibarettir." [157]

91. Onlar Allah'ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Çünkü "Allah hiç­bir insana hiçbir şey indirmedi" dediler. De ki: "Öyleyse Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi?" Siz onu kâğıtlara ya­zıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de, atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an da) size öğretilmiştir. (Resulüm!) Sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıktan bataklıkta oyalanadursunlar! 92. Bu (Kur'an), Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindeken uyarman için sana indirdiğimiz, kendisinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını kılmaya hakkıyla devam ederler. [163]

93. Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedil-memişken "Bana da vahiy geldi" diyenden ve "Ben de Allah 'in indirdiği âyet­lerin benzerini indireceğim" diyenlerden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara "Haydi, canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan Ötürü bugün alçaklık aza-bıyla cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen! 94. Ândolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) si­ze verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçilerinizi de yanınızda görmeyeceğiz. Andolsun, aranız açıl­mış, (tanrı) sandığınız şeyler sizi bırakıp gitmiştir. [168]

95, Şüphesz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır; O, ölüden diriyi çı­karır, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz! 96.0, sabahı aydınlatandır. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, güne­şi ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz ve alîm olan Allah'ın tak­diridir. 97.0, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulaşınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bîr toplum için âyetleri birer birer açıkladık. 98. O, sizi bir tek nefisten yaratandır. (Sizin için) bİr kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir top­luluk için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık. 99.0, gökten su indirendir. İşte biz, her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de, kendisinde üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağlan; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzeme­yen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştı­ğı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır. [172]

100. Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları da Allah yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Allah, onların ileri sürdüğü va­sıflardan uzak ve yücedir. 101.0, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Eşi ol­madığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıy­la bilen O'dur. 102. İşte rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (Güve­nilip dayanılacak tek varlık O'dur). 103. Gözler O'nu idrak edemez, halbuki O gözeleri idrak eder. O latiftir, habîrdir. [180]

104. Doğrusu size rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyetleri) ve­rilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendine, kim de kör olursa zararı kendinedir. (De ki:) Ben üzerinize bekçi değilim. 105, Böylece biz âyetleri ge­niş geniş açıklıyoruz ki, "İyi öğrenmişsin" desinler re biz, anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım. 106. Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir. 107. Allah dileseydi onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onlann vekili de değilsin. [192]

108. Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini çe­kici gösterdik. Sonunda dönüşleri rablerinedir. Artık O, ne yaptıklarını ken­dilerine bildirecektir. [198]

109. Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Al­lah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: Mucizeler ancak Allah karındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız? 110. O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi (mucize gösterdikten sonra da) yine onla­rın gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içinde bırakırız. 111. Eğer (istedikleri gibi) onlara melekleri indirseydik, ölü­ler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler. [200]

112-113. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarım düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bı­rak da âhirete inanmayanların kalpleri ona (o yaldızlı sözlere) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri kötülüğü bundan böyle de işlemeye devam etsinler. [207]

114. (De ki:) "Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açıklanmış olarak indiren O'dur." Kendilerine kitap verdiğimiz kim­seler, Kur'an'ın gerçekten rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sa­kın şüpheye düşenlerden olma! 115. Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yok­tur. O işitendir, bilendir. 116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olur­san, seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar ve temelsiz bir tahminden başka bir şeye de dayanmıyorlar. 117. Muhakkak ki senin rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir; O, doğru yolda gidenleri de iyi bilendir. [210]

118. Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesi­lenlerden yiyin. 119. Üzerine Allah'ın adı anılarak kesilenden yememenizc se­bep nedir? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıl­dığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçoktan bilgisizce kendi kötü arzula­rına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir. 120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptık­larının cezasını mutlaka göreceklerdir. 121. Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlanna, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer on­lara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşmuş olursunuz. [220]

122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebilece­ği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösteril­miştir. [227]

123. Böylece biz, her beldede, oraların günahkârlarını liderler yaptık ki oralarda hile ve tuzak kursunlar. Halbuki onlar farkında olmadan yalnız kendilerini aldatırlar. 124. Onlara bir âyet geldiğinde (okunduğunda), "Al­lah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız" dediler. Allah, elçiliğini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenler, yapıp durdukları hileler sebebiyle, Allah tarafından bir aşağılanmaya ve çetin bir azaba uğratılacaklardır. [229]

125. Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; ki­mi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah, inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir. 126. Bu (din), rab­banin dosdoğru yoludur. Biz öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı ola­rak açıkladık. 127. Rableri katında onlara esenlik yurdu vardır. Ve yapmak­ta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur. [232]

128. Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün "Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" (der). Onların insanlar arasındaki dostları ise "Eyrabbimiz! Biz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sü­renin sonuna ulaştık" derler. Allah buyurur ki: "Allah'ın dilediği hariç ol­mak üzere, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir." Şüphesiz rabbin hikmet sa­hibidir, bilendir. 129. İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerden bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. [235]

130. Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu­günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı re kâfir ol­duklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. 131. Gerçek şu ki, halkı ha­bersizken, rabbin haksızlıkla ülkeleri helak edici değildir. 132. Herkesin yap­tıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. [238]

133. Rabbin ganîdir, rahmet sahibidir; tıpkı sizi başka bir kavmin zür-rijetinden yarattığı gibi, eğer isterse sizi ortadan kaldırır ve arkanızdan yeri­nize dilediği bir kavmi getirir. 134. Size bildirilen mutlaka gelecektir; bunu önleyemezsiniz. 135. De ki: "Ey kavmim! Elinizden gelen ne varsa yapın! Ben de yapacağını! İleride göreceksiniz, son yurt kimin olacak? Şu muhakkak kî zalimler iflah olmaz." [241]

136. Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanla-rınca "Bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza)" dediler. Ortakları için ayrılan AIlah'a,ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar! 137. Bunun gibi, ortakları, müşriklerden çoğuna ço­cuklarım öldürmeyi iyi bir şey gibi gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurdukları) la baş başa bırak! 138. Onlar saçma düşüncele­rine göre dediler ki: "Bunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinler olup onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Şunlar da binilmesi yasaklanmış hay­vanlardır." Bir kısım hayvanlar da vardır ki, (böyle İstiyor diye) Allah'a ifti­ra ederek (keserken) üzerlerine O'nun ismini anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır. 139. Dediler ki; "Şu hay­vanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, eşlerimize ise ya­saklanmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın-erkek) hepsi ona or­taktır." Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz kî O, hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. 140. Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) yasaklayanlar muhakkak ki ziyana uğramışlardır; bunlar yoldan sapmışlardır, doğruyu bulacak durumda değillerdir. [244]

141. Çardakn ve çardaksız bağlan, değişik ürünleriyle hurmaları, ekin­leri, birbirine benzeyen ve benzemeyen biçimlerde zeytin ve narları meydana getiren O'dur. Her biri ürün verdiğinde ürününden yiyin; hasat günü de hak­kını verin; fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. 142. Hay­vanlardan yük taşıyanları ve tüyünden sergi yapılanları da (yaratan O'dur). Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin; şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır. [256]

143. Koyundan iki, keçiden iki olmak üzere sekiz eş... De ki: "O, bunlar­dan iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerindeki yavruları­nı mı haram kıldı? Eğer doğruysaniz bana bilerek söyleyin." 144. Ve deveden iki, sığırdan iki... De ki: "O, bunlardan iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerindeki yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böy­le vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz?" Bilgisizce insanları saptırmak için Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi kimdir! Allah o zalimler topluluğu­nu asla doğru yola iletmez. 145. De ki: "Bana vahyedilende, murdar et veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, bunu (haram dediğini­zi) yiyecek kimse için yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Başkasına zarar ver­memek ve sının aşmamak şartıyla, kim (yasaklananlardan) yemek zorunda ka­lırsa, bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir." [258]

146. Yahudilere mahsus olmak, üzere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıktan ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere, sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıl­dık. Azgınlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru söz­lüyüz. 147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir; bununla birlikte O'nun azabı da suçlu toplumdan uzaklaştınlamaz." [261]

148. Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram saymazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz." 149. De ki: -'Kesin delil ancak Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi." 150. De ki: "Allah şunu yasak etti, diye şahadet edecek şahitlerinizi getirin." Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla birlikte şahitlik etme; âyetlerimizi yalan­layanların ve âhîret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar rablerİ-ne eş tutuyorlar. [264]

151. De ki: Gelin, rabbiıtizin size neleri haram kıldığmı okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla ço­cuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onlann da rızkım veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın ya­sakladığı cana kıymayın. İşte düşünüp anlayasımz diye Allah bunları size em­retti. Umulur ki anlarsınız. 152. Rüşdüne erişînceye kadar yetimin malına, sadece iyi tutumla yaklaşın. Ölçü re tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız bile olsa, adaletli olun. Allah'ın ahdini tam olarak yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti. 153. Şüphesiz bu benim dosdoğ­ru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte korunmanız için Allah bunları size emretti. [268]

154. Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıkla­mak için, bir hidayet ve rahmet olmak üzere Musa'ya kitabı indirdik ki rab-lerinin huzuruna varacaklarına inansınlar. 155. Bu da (Kur'an) bizim indir­diğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve korunun ki size rahmet edilsin. 156. "Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi; biz ise onların oku­duklarından tamamen habersiziz" demeyesiniz; 157. Yahut "Bize de kitap in-dirilseydi onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye (Kur'an'ı indirdik). İşte size rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rah­met geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha za­lim kim vardır? Âyetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız. [278]

158. "(İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya rabbi-nin gelmesini ya da rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar! Daha önce inanmamış yahut inancı kendisine iyilik kazandırmamış kimseye, rabbi­nin bazı âyetleri geldiği gün iman etmesi fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin! Şüphesiz biz de bekleyenlerdeniz." [282]

159, Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlar­la hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah on­lara yaptıklarını bildirecektir, 160. Kim iyilikle gelirse ona getirdiğinin on ka­tı vardır; kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırı­lır. Onlar haksızhğa uğratılmazlar. [287]

161. De ki: "Şüphesiz rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Al­lah'ı bir bilen İbrahim'in dinine iletti." O, ortak koşanlardan değildi. 162. De kî: ''Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir. 163.0'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanlarm ilkiyim. 164. Allah her şeyin rabbi iken ben O'ndan baş­ka bir rab mı arayacağım!" Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiç­bir suçlu başkasmın suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir ve O, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir. 165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kinlinizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz rabbin, cezası çok çabuk olandır; yine O, gerçekten bağışlayan, merhamet edendir. [301]

http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/006enam/002.htm


Tefsirler:

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler
uur
uur
Admin

Viestien lukumäärä : 90
Join date : 03/06/13

https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz