55. 6 En’âm
1 sayfadaki 1 sayfası
55. 6 En’âm
İndiği Yer: Mekke
İniş Sırası: 55
Âyet Sayısı: 165
Nüzulü
Mushaftaki sıralamada 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra Sâffât sûresinden önce Mekke'de nazil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke'de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer'e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "En'âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek teşbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti.[1] Abdullah b. Abbas'tan aktarılan bir rivayette de Mekke'de "birdefada" indiği teyit edilmiştir. [2]Ancak birkaç âyetinin Medine'de İndiğine dair görüşler de vardır. [3]
Adı
Hz. Peygamber zamanından beri sadece "el-En'âm" adıyla anılmıştır. Ayrıca Hz. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ûd ve diğer bazı sahâbîlerin de aynı isimle andıkları bilinmektedir. Bu sebeple bütün mushaflarda, tefsir, hadis kitapları ve diğer İslâmî kaynaklarda hep bu isimle kaydedilmiştir. [4] Sözlükte en'âm "deve" anlamına gelen, ayrıca sığır, koyun gibi bazı evcil hayvanlarla ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve -Gâfir (Mü'min) sûresinde (40/79) geçen "Kimine binesiniz, kiminden yiyecek elde edesiniz diye sizin için hayvanları (en'âm) yaratan Allah'tır" mealindeki âyetten anlaşıldığına göre-bazı binek hayvanları için de kullanılan neam kelimesinin çoğulu olup[5] bu sûrenin 136,138, 139 ve 142. âyetlerinde altı defa tekrar edilmiştir. Söz konusu âyetlerde Araplar'in hayvanlarla ilgili bazı uygulamaları ve telakkileri anlatıldığı için sûreye bu isim verilmiştir.[6]
Konusu
Ağırlıklı olarak Allah'ın birliği (tevhid), ilim, İrade, kudret, adalet gibi sıfatlan; peygamberlik, vahiy, yeniden dirilme, müşrik ve inkarcı zümrelerin bâtıl inançlarının reddi, doğru inanca ulaşmanın yolları vb. itikadı konulardır. Sûrede ayrıca Hz. Peygamber'in şahsına ve risâletine yapılan itirazlar cevaplandırılmış, uğradıkları sıkıntılar yüzünden kaygıya ve üzüntüye kapılan Hz. Peygamber ile arkadaşlarına teselli ve ümit verilmiştir. Hz. İbrahim'in, aklıyla ve gözlemleriyle Allah'ın varlığı ve birliği hakkında kesin bilgi ve inanca ulaşmasını anlatan âyetler özellikle İslâm âlimlerinin ilgisini çekmiştir. Ayrıca 151-153. âyetleri İslâm ahlâkının başta gelen kurallarını ihtiva etmektedir. [7]
Fazileti
Faziletine ilişkin bazı rivayetler nakledilmiştir. 70.000 meleğin inişine eşlik ettiğini bildiren yukarıdaki hadis bunlardan biridir. Başka bir rivayette Hz. Ömer'in, "En'âm sûresi Kur'an'ın seçkin sûrelerinden biridir" dediği[8] ve faziletini önemle vurguladığı; Hz. Ali'nin de okuyan kimsenin Allah'ın rızâsını kazanacağını ifade ettiği yolunda rivayetler vardır. [9]
Meali
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla...
1. Hanıd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve ışığı var eden Allah'a mahsustur. Ama yine de kâfir olanlar (putları) rablerine eş tutuyorlar. 2. Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. O'nun katında bir ecel daha vardır. Siz hâlâ şüphe ediyorsunuz. 3. O, göklerde ve yerde tek Allah'tır. Gizimizi açığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir. [10]
4. Rablerinin âyetlerinden onlara bir âyet gelmeye görsün, o âyetlerden ille de yüz çevirirler. 5. Gerçekten onlar, kendilerine hak geldiğinde onu yalanlamışlardır. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir! [16]
6. Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz onca imkânı kendilerine Yerdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmur indirip (evlerinin) altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helak ettik. Biz onları günahları sebebiyle helak ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik. [18]
7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indir şeydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de o inkarcılar, "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil" derlerdi. 8. "Ona bir melek indirilseydi ya!" dediler. Eğer biz bir melek indirsej dik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine mühlet verilmezdi. 9. Eğer Peygamber'i bir melek kılsaydık muhakkak ki onu (yine) bir adam suretine sokar, onları yine halen içinde bulundukları kuşkuya düşürürdük. 10, Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, sonunda onlarla alay edenleri, alaya aldıkları şey (azap) kuşatıvermişti. 11. De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (hakikati) yalan sayanların sonunun nasıl olduğuna bakın! [22]
12. "Göklerde ve yerde olanlar kimindir" diye sor. De ki: "Allah'ındır. O, kendi üzerine rahmeti yazmıştır. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır." Kendilerine zarar verenler var ya işte onlar inanmazlar. 13. Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O, her şeyi işitendir, bilendir. [35]
14. De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilme-yen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim!" De ki: "Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma (denildi)". 15. De ki: "Ben rabbime isyan edersem gerçekten büyük günün azabına uğrayacağımdan korkarım." 16.0 gün kim azaptan kurtarıbrsa gerçekten Allah onu esirgemiştir. İşte apaçık kurtuluş budur. 17. Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa onu kendisinden başka giderecek yoktur; ve eğer sana bir hayır verirse bilesin ki O her şeye kadirdir. 18.0, kullarının üstünde tam bir tasarrufa sahiptir, O hakimdir, her şeyden haberdardır. [38]
19. De ki: "Hangi şahidin şahitliği daha güvenilirdir?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, hem sizi hem de ulaştığı herkesi onunla uyarmam için vahyedildi. Yoksa siz Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?" De ki: "Ben buna şahittik etmem." "O, ancak bir tek Allah'tır; ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de. [43]
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu kendi oğullarını tanıdıktan gibi tanırlar. Kendilerine zarar verenlere gelince, işte onlar inanmazlar. 21. Yalan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa ermezler. [46]
22. Unutma o günü ki onları hep birden toplayacağız; sonra da Allah'a ortak koşanlara "Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?" diyeceğiz. 23. Sonra onların mazeretleri "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz ortak koşanlar olmadık" demekten başka bir şey olmadı. 24, Gör ki kendi aleyhlerinde nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti! [51]
25. Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar. 26. Onlar hem insanları Hz. Peygamber'den uzaklaştırmaya çalışırlar hem de kendileri ondan uzak dururlar. Oysa onlar farkında obuadan ancak kendilerini mahvederler. [53]
27. Onların ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya geri gön-dcrilsek de bir daha rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak" dediklerini bir görsen! 28. Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Eğer geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar. [56]
29. Onlar "Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir; biz bir daha diriltilecek değiliz" demişlerdi. 30. Rablerinin huzuruna getirilirken sen onları bir görsen! Allah "Bu (yeniden dirilme haberi) hak değil miymiş?" diyecek. Onlar da "Rabbimize andolsun ki evet, öyleymiş" diyecekler. Allah da "inkâr ettiğinizden dolayı tadın azabı!" diyecek. 31. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet onlara kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar günahlarını sırtlarına yüklenmiş bir halde diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah halimize!" Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür! 32. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz? [60]
33. Onların söylediklerinin gerçekten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar. 34. Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlan-mıştı. Fakat onlar, yalancılıkla itham edilmelerine ve eziyete uğramalarına rağmen sabrettiler; sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi. 35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mucize getiresin! Allah dikseydi elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sakın cahillerden obua! 36. Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na döndürülecekler. [65]
37. "Ona rabbinden bir mucize indirilseydi ya" dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler. 38. Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerdir, 39. Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır; dilediği kimseyi de doğru yola iletir. [74]
40. De ki: "Ne dersiniz, size Allah'ın azabı gelse yahut o vakit gelip çat* sa size, Allah'tan başkasına im yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!" 41. Aksine, yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da yalvarmanıza konu olan belâyı dilerse kaldırır, siz de ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz. [81]
42. Andolsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından, belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. 43. Hiç olmazsa kendilerine bu şekilde azabımız geldiğinde boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaşti; şeytan da onlara yaptıklarını şirin gösterdi. 44. Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında her şeyin kapılarını onlara açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık! Böylece onlar birden bire bütün ümitlerini yitirdiler. 45. Sonunda zulmeden kavmin kökü kesildi. Her türlü övgü, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. [83]
46. De ki: "Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah'tan başka hangi tanrı geri verebilir!" Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâlâ yüz çeviriyorlar! 47. De ki: "Söyler misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?" 48. Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler. 49. Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir. 50. De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım." De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?" [89]
51. Kendileri için rablerinden başka bir koruyucu ve bir aracı bulunmaksızın O'nun huzurunda toplanmanın kaygısını duyan insanları onunla (Kur'an'la) uyar ki günahlardan sakınsınlar. 52. Rablerinin rızâsını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları yanından uzaklaştırıp da zalimlerden olasın. 53. "Aramızda Allah'ın kendilerine lütufta bulunduğu kimseler de bunlar mı?" demeleri için onların bir kısmım diğerleriyle işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri bilmez mi! [99]
54. Âyetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da ardından tövbe edip kendisini düzeltirse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 55. Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetlerimizi iyice açıklıyoruz. [105]
56. De ki: "Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi." De ki: "Ben sizin arzularınıza uymam; aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam." 57. De ki: "Şüphesiz ben, rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır ve Allah hakkı anlatır; O, doğru hüküm yerenlerin en hayırlısıdır". 58. De ki: "Acele istediğiniz şey (azap) benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti, Allah zalimleri daha iyi bilir." 59. Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onlan O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanhklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. [109]
60. Geceleyin sizi öldüren, gündüzün de işlerinizi bilen; sonra belirlenmiş eceliniz tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir. 61.0, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler, 62-. Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur. [113]
63. De ki: "Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?" O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükre-denlerden olacağız" diye dua edersiniz. 64. De ki: "Ondan ve bütün sıkıntılardan Allah kurtarır; "Sonra siz yine O’na ortak koşarsınız.65. De ki;"Size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da sizi muhalif gruplara ayırıp birbirinize karşı şiddet uygulatmaya Allah'ın gücü yeter." Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! 66.0 hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: "Ben size kefil değilim." 67. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz. [123]
68. Âyetlerimiz hakkında ileri-geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar kendilerinden uzak dur. Eğer şeytan sana ıı nutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma. 69. Takva sahiplerine, onların hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat, belki korunurlar diye hatırlatmak gerekir. 70. Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Hiçbir kimsenin yaptıkları sebebiyle bir felâket yaşamaması için Kur'an ile nasihat et. O kimse için, Allah'tan başka ne koruyucu vardır ne de şefaatçi. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar, yapıp ettikleri yüzünden felâkete sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır. [128]
71. De kî: "Allah'ı bırakıp da bize fayda da zarar da veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise 'Bize gel!' diye doğru yola çağırdıktan şaşkın kimse gibi gerisin geri (küfre) mi döndürülecegiz?" De ki: "Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin rab-bine teslim obuamız emredilmiştir." 72. "Namazı dosdoğru kılın ve Allah'tan korkun" diye de (emrolundu). O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tır. 73. O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. "Ol!" dediği gün her şey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. [138]
74. İbrahim, babası Âzer'e, "Putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıldık içinde görüyorum" demişti. 75. Aynı şekilde biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun. 76. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü. "Rabbim budur" dedi. Yıldız batınca, "Batanları sevmem" dedi. 77. Ayı doğarken görünce, Rabbim budur" dedi. O da batınca, "Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yolunu şaşırmış topluluklardan olurum" dedi. 78. Güneşi doğarken görünce de, "Rabbim budur; zira bu daha büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! ben, sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. 79. Ben, hanîf olarak, yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim." [143]
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz? 81. Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?" 82. İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır. [149]
83. İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. [155]
84. Biz ona İshak ve Ya'kub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Ey-yûb'u, Yûsuf u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. 85. Zekeriyyâ, Yahya, îsâ ve İlyâs'ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi. 86. İsmail, Elyesa', Yûnus ve Lût'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık. 87. Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını, evet onları da seçkin kıldık ve dosdoğru yola yönelttik. 88. İşte bu, Allah'ın hidayetidir; O, bununla kullarından dilediğini doğru yola ulaştırır. Eğer onlar Allah'a ortak koşsalardı ya-pageldikleri iyi şeyler elbette boşa giderdi. 89- Onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şimdi onlar bu söylenenleri inkâr ederlerse muhakkak ki yerlerine, bunları inkâr etmeyecek bir topluluk getiririz. 90. İşte o peygamberler, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Onların rehberliğine uy. De ki: "Ben, bu görevimden dolayı hiçbir karşılık istemiyorum; bilinsin ki bu, bütün insanlığa bir öğütten ibarettir." [157]
91. Onlar Allah'ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmedi" dediler. De ki: "Öyleyse Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi?" Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de, atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an da) size öğretilmiştir. (Resulüm!) Sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıktan bataklıkta oyalanadursunlar! 92. Bu (Kur'an), Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindeken uyarman için sana indirdiğimiz, kendisinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını kılmaya hakkıyla devam ederler. [163]
93. Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedil-memişken "Bana da vahiy geldi" diyenden ve "Ben de Allah 'in indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenlerden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara "Haydi, canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan Ötürü bugün alçaklık aza-bıyla cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen! 94. Ândolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçilerinizi de yanınızda görmeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış, (tanrı) sandığınız şeyler sizi bırakıp gitmiştir. [168]
95, Şüphesz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır; O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz! 96.0, sabahı aydınlatandır. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir. 97.0, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulaşınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bîr toplum için âyetleri birer birer açıkladık. 98. O, sizi bir tek nefisten yaratandır. (Sizin için) bİr kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir topluluk için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık. 99.0, gökten su indirendir. İşte biz, her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de, kendisinde üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağlan; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır. [172]
100. Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları da Allah yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Allah, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. 101.0, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur. 102. İşte rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (Güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur). 103. Gözler O'nu idrak edemez, halbuki O gözeleri idrak eder. O latiftir, habîrdir. [180]
104. Doğrusu size rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyetleri) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendine, kim de kör olursa zararı kendinedir. (De ki:) Ben üzerinize bekçi değilim. 105, Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "İyi öğrenmişsin" desinler re biz, anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım. 106. Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir. 107. Allah dileseydi onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onlann vekili de değilsin. [192]
108. Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini çekici gösterdik. Sonunda dönüşleri rablerinedir. Artık O, ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir. [198]
109. Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: Mucizeler ancak Allah karındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız? 110. O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi (mucize gösterdikten sonra da) yine onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içinde bırakırız. 111. Eğer (istedikleri gibi) onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler. [200]
112-113. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarım düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak da âhirete inanmayanların kalpleri ona (o yaldızlı sözlere) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri kötülüğü bundan böyle de işlemeye devam etsinler. [207]
114. (De ki:) "Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açıklanmış olarak indiren O'dur." Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma! 115. Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir. 116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar ve temelsiz bir tahminden başka bir şeye de dayanmıyorlar. 117. Muhakkak ki senin rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir; O, doğru yolda gidenleri de iyi bilendir. [210]
118. Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yiyin. 119. Üzerine Allah'ın adı anılarak kesilenden yememenizc sebep nedir? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçoktan bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir. 120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka göreceklerdir. 121. Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlanna, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşmuş olursunuz. [220]
122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir. [227]
123. Böylece biz, her beldede, oraların günahkârlarını liderler yaptık ki oralarda hile ve tuzak kursunlar. Halbuki onlar farkında olmadan yalnız kendilerini aldatırlar. 124. Onlara bir âyet geldiğinde (okunduğunda), "Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız" dediler. Allah, elçiliğini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenler, yapıp durdukları hileler sebebiyle, Allah tarafından bir aşağılanmaya ve çetin bir azaba uğratılacaklardır. [229]
125. Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah, inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir. 126. Bu (din), rabbanin dosdoğru yoludur. Biz öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık. 127. Rableri katında onlara esenlik yurdu vardır. Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur. [232]
128. Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün "Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" (der). Onların insanlar arasındaki dostları ise "Eyrabbimiz! Biz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Allah buyurur ki: "Allah'ın dilediği hariç olmak üzere, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir." Şüphesiz rabbin hikmet sahibidir, bilendir. 129. İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerden bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. [235]
130. Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugünle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı re kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. 131. Gerçek şu ki, halkı habersizken, rabbin haksızlıkla ülkeleri helak edici değildir. 132. Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. [238]
133. Rabbin ganîdir, rahmet sahibidir; tıpkı sizi başka bir kavmin zür-rijetinden yarattığı gibi, eğer isterse sizi ortadan kaldırır ve arkanızdan yerinize dilediği bir kavmi getirir. 134. Size bildirilen mutlaka gelecektir; bunu önleyemezsiniz. 135. De ki: "Ey kavmim! Elinizden gelen ne varsa yapın! Ben de yapacağını! İleride göreceksiniz, son yurt kimin olacak? Şu muhakkak kî zalimler iflah olmaz." [241]
136. Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanla-rınca "Bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza)" dediler. Ortakları için ayrılan AIlah'a,ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar! 137. Bunun gibi, ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarım öldürmeyi iyi bir şey gibi gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurdukları) la baş başa bırak! 138. Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: "Bunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinler olup onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Şunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır." Bir kısım hayvanlar da vardır ki, (böyle İstiyor diye) Allah'a iftira ederek (keserken) üzerlerine O'nun ismini anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır. 139. Dediler ki; "Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, eşlerimize ise yasaklanmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın-erkek) hepsi ona ortaktır." Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz kî O, hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. 140. Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) yasaklayanlar muhakkak ki ziyana uğramışlardır; bunlar yoldan sapmışlardır, doğruyu bulacak durumda değillerdir. [244]
141. Çardakn ve çardaksız bağlan, değişik ürünleriyle hurmaları, ekinleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen biçimlerde zeytin ve narları meydana getiren O'dur. Her biri ürün verdiğinde ürününden yiyin; hasat günü de hakkını verin; fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. 142. Hayvanlardan yük taşıyanları ve tüyünden sergi yapılanları da (yaratan O'dur). Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin; şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır. [256]
143. Koyundan iki, keçiden iki olmak üzere sekiz eş... De ki: "O, bunlardan iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerindeki yavrularını mı haram kıldı? Eğer doğruysaniz bana bilerek söyleyin." 144. Ve deveden iki, sığırdan iki... De ki: "O, bunlardan iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerindeki yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz?" Bilgisizce insanları saptırmak için Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi kimdir! Allah o zalimler topluluğunu asla doğru yola iletmez. 145. De ki: "Bana vahyedilende, murdar et veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, bunu (haram dediğinizi) yiyecek kimse için yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sının aşmamak şartıyla, kim (yasaklananlardan) yemek zorunda kalırsa, bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir." [258]
146. Yahudilere mahsus olmak, üzere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıktan ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere, sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Azgınlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru sözlüyüz. 147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir; bununla birlikte O'nun azabı da suçlu toplumdan uzaklaştınlamaz." [261]
148. Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram saymazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz." 149. De ki: -'Kesin delil ancak Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi." 150. De ki: "Allah şunu yasak etti, diye şahadet edecek şahitlerinizi getirin." Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla birlikte şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve âhîret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar rablerİ-ne eş tutuyorlar. [264]
151. De ki: Gelin, rabbiıtizin size neleri haram kıldığmı okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onlann da rızkım veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın yasakladığı cana kıymayın. İşte düşünüp anlayasımz diye Allah bunları size emretti. Umulur ki anlarsınız. 152. Rüşdüne erişînceye kadar yetimin malına, sadece iyi tutumla yaklaşın. Ölçü re tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız bile olsa, adaletli olun. Allah'ın ahdini tam olarak yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti. 153. Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte korunmanız için Allah bunları size emretti. [268]
154. Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için, bir hidayet ve rahmet olmak üzere Musa'ya kitabı indirdik ki rab-lerinin huzuruna varacaklarına inansınlar. 155. Bu da (Kur'an) bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve korunun ki size rahmet edilsin. 156. "Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi; biz ise onların okuduklarından tamamen habersiziz" demeyesiniz; 157. Yahut "Bize de kitap in-dirilseydi onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye (Kur'an'ı indirdik). İşte size rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Âyetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız. [278]
158. "(İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya rabbi-nin gelmesini ya da rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar! Daha önce inanmamış yahut inancı kendisine iyilik kazandırmamış kimseye, rabbinin bazı âyetleri geldiği gün iman etmesi fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin! Şüphesiz biz de bekleyenlerdeniz." [282]
159, Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir, 160. Kim iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır; kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızhğa uğratılmazlar. [287]
161. De ki: "Şüphesiz rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah'ı bir bilen İbrahim'in dinine iletti." O, ortak koşanlardan değildi. 162. De kî: ''Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir. 163.0'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanlarm ilkiyim. 164. Allah her şeyin rabbi iken ben O'ndan başka bir rab mı arayacağım!" Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasmın suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir ve O, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir. 165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kinlinizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz rabbin, cezası çok çabuk olandır; yine O, gerçekten bağışlayan, merhamet edendir. [301]
http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/006enam/002.htm
Tefsirler:
https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler
İniş Sırası: 55
Âyet Sayısı: 165
Nüzulü
Mushaftaki sıralamada 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra Sâffât sûresinden önce Mekke'de nazil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke'de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer'e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "En'âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek teşbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti.[1] Abdullah b. Abbas'tan aktarılan bir rivayette de Mekke'de "birdefada" indiği teyit edilmiştir. [2]Ancak birkaç âyetinin Medine'de İndiğine dair görüşler de vardır. [3]
Adı
Hz. Peygamber zamanından beri sadece "el-En'âm" adıyla anılmıştır. Ayrıca Hz. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ûd ve diğer bazı sahâbîlerin de aynı isimle andıkları bilinmektedir. Bu sebeple bütün mushaflarda, tefsir, hadis kitapları ve diğer İslâmî kaynaklarda hep bu isimle kaydedilmiştir. [4] Sözlükte en'âm "deve" anlamına gelen, ayrıca sığır, koyun gibi bazı evcil hayvanlarla ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve -Gâfir (Mü'min) sûresinde (40/79) geçen "Kimine binesiniz, kiminden yiyecek elde edesiniz diye sizin için hayvanları (en'âm) yaratan Allah'tır" mealindeki âyetten anlaşıldığına göre-bazı binek hayvanları için de kullanılan neam kelimesinin çoğulu olup[5] bu sûrenin 136,138, 139 ve 142. âyetlerinde altı defa tekrar edilmiştir. Söz konusu âyetlerde Araplar'in hayvanlarla ilgili bazı uygulamaları ve telakkileri anlatıldığı için sûreye bu isim verilmiştir.[6]
Konusu
Ağırlıklı olarak Allah'ın birliği (tevhid), ilim, İrade, kudret, adalet gibi sıfatlan; peygamberlik, vahiy, yeniden dirilme, müşrik ve inkarcı zümrelerin bâtıl inançlarının reddi, doğru inanca ulaşmanın yolları vb. itikadı konulardır. Sûrede ayrıca Hz. Peygamber'in şahsına ve risâletine yapılan itirazlar cevaplandırılmış, uğradıkları sıkıntılar yüzünden kaygıya ve üzüntüye kapılan Hz. Peygamber ile arkadaşlarına teselli ve ümit verilmiştir. Hz. İbrahim'in, aklıyla ve gözlemleriyle Allah'ın varlığı ve birliği hakkında kesin bilgi ve inanca ulaşmasını anlatan âyetler özellikle İslâm âlimlerinin ilgisini çekmiştir. Ayrıca 151-153. âyetleri İslâm ahlâkının başta gelen kurallarını ihtiva etmektedir. [7]
Fazileti
Faziletine ilişkin bazı rivayetler nakledilmiştir. 70.000 meleğin inişine eşlik ettiğini bildiren yukarıdaki hadis bunlardan biridir. Başka bir rivayette Hz. Ömer'in, "En'âm sûresi Kur'an'ın seçkin sûrelerinden biridir" dediği[8] ve faziletini önemle vurguladığı; Hz. Ali'nin de okuyan kimsenin Allah'ın rızâsını kazanacağını ifade ettiği yolunda rivayetler vardır. [9]
Meali
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla...
1. Hanıd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve ışığı var eden Allah'a mahsustur. Ama yine de kâfir olanlar (putları) rablerine eş tutuyorlar. 2. Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. O'nun katında bir ecel daha vardır. Siz hâlâ şüphe ediyorsunuz. 3. O, göklerde ve yerde tek Allah'tır. Gizimizi açığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir. [10]
4. Rablerinin âyetlerinden onlara bir âyet gelmeye görsün, o âyetlerden ille de yüz çevirirler. 5. Gerçekten onlar, kendilerine hak geldiğinde onu yalanlamışlardır. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir! [16]
6. Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz onca imkânı kendilerine Yerdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmur indirip (evlerinin) altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helak ettik. Biz onları günahları sebebiyle helak ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik. [18]
7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indir şeydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de o inkarcılar, "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil" derlerdi. 8. "Ona bir melek indirilseydi ya!" dediler. Eğer biz bir melek indirsej dik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine mühlet verilmezdi. 9. Eğer Peygamber'i bir melek kılsaydık muhakkak ki onu (yine) bir adam suretine sokar, onları yine halen içinde bulundukları kuşkuya düşürürdük. 10, Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, sonunda onlarla alay edenleri, alaya aldıkları şey (azap) kuşatıvermişti. 11. De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (hakikati) yalan sayanların sonunun nasıl olduğuna bakın! [22]
12. "Göklerde ve yerde olanlar kimindir" diye sor. De ki: "Allah'ındır. O, kendi üzerine rahmeti yazmıştır. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır." Kendilerine zarar verenler var ya işte onlar inanmazlar. 13. Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O, her şeyi işitendir, bilendir. [35]
14. De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilme-yen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim!" De ki: "Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma (denildi)". 15. De ki: "Ben rabbime isyan edersem gerçekten büyük günün azabına uğrayacağımdan korkarım." 16.0 gün kim azaptan kurtarıbrsa gerçekten Allah onu esirgemiştir. İşte apaçık kurtuluş budur. 17. Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa onu kendisinden başka giderecek yoktur; ve eğer sana bir hayır verirse bilesin ki O her şeye kadirdir. 18.0, kullarının üstünde tam bir tasarrufa sahiptir, O hakimdir, her şeyden haberdardır. [38]
19. De ki: "Hangi şahidin şahitliği daha güvenilirdir?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, hem sizi hem de ulaştığı herkesi onunla uyarmam için vahyedildi. Yoksa siz Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?" De ki: "Ben buna şahittik etmem." "O, ancak bir tek Allah'tır; ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de. [43]
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu kendi oğullarını tanıdıktan gibi tanırlar. Kendilerine zarar verenlere gelince, işte onlar inanmazlar. 21. Yalan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa ermezler. [46]
22. Unutma o günü ki onları hep birden toplayacağız; sonra da Allah'a ortak koşanlara "Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?" diyeceğiz. 23. Sonra onların mazeretleri "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz ortak koşanlar olmadık" demekten başka bir şey olmadı. 24, Gör ki kendi aleyhlerinde nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti! [51]
25. Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar. 26. Onlar hem insanları Hz. Peygamber'den uzaklaştırmaya çalışırlar hem de kendileri ondan uzak dururlar. Oysa onlar farkında obuadan ancak kendilerini mahvederler. [53]
27. Onların ateşin karşısında durdurulup "Ah, keşke dünyaya geri gön-dcrilsek de bir daha rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak" dediklerini bir görsen! 28. Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Eğer geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar. [56]
29. Onlar "Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir; biz bir daha diriltilecek değiliz" demişlerdi. 30. Rablerinin huzuruna getirilirken sen onları bir görsen! Allah "Bu (yeniden dirilme haberi) hak değil miymiş?" diyecek. Onlar da "Rabbimize andolsun ki evet, öyleymiş" diyecekler. Allah da "inkâr ettiğinizden dolayı tadın azabı!" diyecek. 31. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet onlara kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar günahlarını sırtlarına yüklenmiş bir halde diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah halimize!" Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür! 32. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz? [60]
33. Onların söylediklerinin gerçekten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar. 34. Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlan-mıştı. Fakat onlar, yalancılıkla itham edilmelerine ve eziyete uğramalarına rağmen sabrettiler; sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi. 35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mucize getiresin! Allah dikseydi elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sakın cahillerden obua! 36. Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O'na döndürülecekler. [65]
37. "Ona rabbinden bir mucize indirilseydi ya" dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler. 38. Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerdir, 39. Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır; dilediği kimseyi de doğru yola iletir. [74]
40. De ki: "Ne dersiniz, size Allah'ın azabı gelse yahut o vakit gelip çat* sa size, Allah'tan başkasına im yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!" 41. Aksine, yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da yalvarmanıza konu olan belâyı dilerse kaldırır, siz de ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz. [81]
42. Andolsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından, belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. 43. Hiç olmazsa kendilerine bu şekilde azabımız geldiğinde boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaşti; şeytan da onlara yaptıklarını şirin gösterdi. 44. Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında her şeyin kapılarını onlara açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık! Böylece onlar birden bire bütün ümitlerini yitirdiler. 45. Sonunda zulmeden kavmin kökü kesildi. Her türlü övgü, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. [83]
46. De ki: "Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah'tan başka hangi tanrı geri verebilir!" Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâlâ yüz çeviriyorlar! 47. De ki: "Söyler misiniz; size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?" 48. Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler. 49. Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir. 50. De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım." De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?" [89]
51. Kendileri için rablerinden başka bir koruyucu ve bir aracı bulunmaksızın O'nun huzurunda toplanmanın kaygısını duyan insanları onunla (Kur'an'la) uyar ki günahlardan sakınsınlar. 52. Rablerinin rızâsını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesaplarından sana sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara sorumluluk yoktur ki onları yanından uzaklaştırıp da zalimlerden olasın. 53. "Aramızda Allah'ın kendilerine lütufta bulunduğu kimseler de bunlar mı?" demeleri için onların bir kısmım diğerleriyle işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri bilmez mi! [99]
54. Âyetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da ardından tövbe edip kendisini düzeltirse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 55. Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetlerimizi iyice açıklıyoruz. [105]
56. De ki: "Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi." De ki: "Ben sizin arzularınıza uymam; aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam." 57. De ki: "Şüphesiz ben, rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır ve Allah hakkı anlatır; O, doğru hüküm yerenlerin en hayırlısıdır". 58. De ki: "Acele istediğiniz şey (azap) benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti, Allah zalimleri daha iyi bilir." 59. Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onlan O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanhklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. [109]
60. Geceleyin sizi öldüren, gündüzün de işlerinizi bilen; sonra belirlenmiş eceliniz tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir. 61.0, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler, 62-. Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur. [113]
63. De ki: "Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?" O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükre-denlerden olacağız" diye dua edersiniz. 64. De ki: "Ondan ve bütün sıkıntılardan Allah kurtarır; "Sonra siz yine O’na ortak koşarsınız.65. De ki;"Size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da sizi muhalif gruplara ayırıp birbirinize karşı şiddet uygulatmaya Allah'ın gücü yeter." Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! 66.0 hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: "Ben size kefil değilim." 67. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz. [123]
68. Âyetlerimiz hakkında ileri-geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar kendilerinden uzak dur. Eğer şeytan sana ıı nutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma. 69. Takva sahiplerine, onların hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat, belki korunurlar diye hatırlatmak gerekir. 70. Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Hiçbir kimsenin yaptıkları sebebiyle bir felâket yaşamaması için Kur'an ile nasihat et. O kimse için, Allah'tan başka ne koruyucu vardır ne de şefaatçi. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar, yapıp ettikleri yüzünden felâkete sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır. [128]
71. De kî: "Allah'ı bırakıp da bize fayda da zarar da veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise 'Bize gel!' diye doğru yola çağırdıktan şaşkın kimse gibi gerisin geri (küfre) mi döndürülecegiz?" De ki: "Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin rab-bine teslim obuamız emredilmiştir." 72. "Namazı dosdoğru kılın ve Allah'tan korkun" diye de (emrolundu). O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tır. 73. O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. "Ol!" dediği gün her şey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. [138]
74. İbrahim, babası Âzer'e, "Putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıldık içinde görüyorum" demişti. 75. Aynı şekilde biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun. 76. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü. "Rabbim budur" dedi. Yıldız batınca, "Batanları sevmem" dedi. 77. Ayı doğarken görünce, Rabbim budur" dedi. O da batınca, "Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yolunu şaşırmış topluluklardan olurum" dedi. 78. Güneşi doğarken görünce de, "Rabbim budur; zira bu daha büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! ben, sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. 79. Ben, hanîf olarak, yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim." [143]
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz? 81. Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki gruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?" 82. İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır. [149]
83. İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. [155]
84. Biz ona İshak ve Ya'kub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Ey-yûb'u, Yûsuf u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. 85. Zekeriyyâ, Yahya, îsâ ve İlyâs'ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi. 86. İsmail, Elyesa', Yûnus ve Lût'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık. 87. Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını, evet onları da seçkin kıldık ve dosdoğru yola yönelttik. 88. İşte bu, Allah'ın hidayetidir; O, bununla kullarından dilediğini doğru yola ulaştırır. Eğer onlar Allah'a ortak koşsalardı ya-pageldikleri iyi şeyler elbette boşa giderdi. 89- Onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şimdi onlar bu söylenenleri inkâr ederlerse muhakkak ki yerlerine, bunları inkâr etmeyecek bir topluluk getiririz. 90. İşte o peygamberler, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Onların rehberliğine uy. De ki: "Ben, bu görevimden dolayı hiçbir karşılık istemiyorum; bilinsin ki bu, bütün insanlığa bir öğütten ibarettir." [157]
91. Onlar Allah'ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmedi" dediler. De ki: "Öyleyse Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi?" Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de, atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an da) size öğretilmiştir. (Resulüm!) Sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıktan bataklıkta oyalanadursunlar! 92. Bu (Kur'an), Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindeken uyarman için sana indirdiğimiz, kendisinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını kılmaya hakkıyla devam ederler. [163]
93. Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedil-memişken "Bana da vahiy geldi" diyenden ve "Ben de Allah 'in indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenlerden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara "Haydi, canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan Ötürü bugün alçaklık aza-bıyla cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen! 94. Ândolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçilerinizi de yanınızda görmeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış, (tanrı) sandığınız şeyler sizi bırakıp gitmiştir. [168]
95, Şüphesz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır; O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz! 96.0, sabahı aydınlatandır. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir. 97.0, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulaşınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bîr toplum için âyetleri birer birer açıkladık. 98. O, sizi bir tek nefisten yaratandır. (Sizin için) bİr kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir topluluk için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık. 99.0, gökten su indirendir. İşte biz, her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de, kendisinde üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağlan; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır. [172]
100. Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları da Allah yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Allah, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. 101.0, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur. 102. İşte rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (Güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur). 103. Gözler O'nu idrak edemez, halbuki O gözeleri idrak eder. O latiftir, habîrdir. [180]
104. Doğrusu size rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyetleri) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendine, kim de kör olursa zararı kendinedir. (De ki:) Ben üzerinize bekçi değilim. 105, Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "İyi öğrenmişsin" desinler re biz, anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım. 106. Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir. 107. Allah dileseydi onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onlann vekili de değilsin. [192]
108. Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini çekici gösterdik. Sonunda dönüşleri rablerinedir. Artık O, ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir. [198]
109. Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: Mucizeler ancak Allah karındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız? 110. O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi (mucize gösterdikten sonra da) yine onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içinde bırakırız. 111. Eğer (istedikleri gibi) onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler. [200]
112-113. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarım düşman kıldık. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak da âhirete inanmayanların kalpleri ona (o yaldızlı sözlere) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri kötülüğü bundan böyle de işlemeye devam etsinler. [207]
114. (De ki:) "Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitabı açıklanmış olarak indiren O'dur." Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma! 115. Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir. 116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar ve temelsiz bir tahminden başka bir şeye de dayanmıyorlar. 117. Muhakkak ki senin rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir; O, doğru yolda gidenleri de iyi bilendir. [210]
118. Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yiyin. 119. Üzerine Allah'ın adı anılarak kesilenden yememenizc sebep nedir? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçoktan bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir. 120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka göreceklerdir. 121. Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlanna, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşmuş olursunuz. [220]
122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir. [227]
123. Böylece biz, her beldede, oraların günahkârlarını liderler yaptık ki oralarda hile ve tuzak kursunlar. Halbuki onlar farkında olmadan yalnız kendilerini aldatırlar. 124. Onlara bir âyet geldiğinde (okunduğunda), "Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız" dediler. Allah, elçiliğini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenler, yapıp durdukları hileler sebebiyle, Allah tarafından bir aşağılanmaya ve çetin bir azaba uğratılacaklardır. [229]
125. Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah, inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir. 126. Bu (din), rabbanin dosdoğru yoludur. Biz öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık. 127. Rableri katında onlara esenlik yurdu vardır. Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur. [232]
128. Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün "Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" (der). Onların insanlar arasındaki dostları ise "Eyrabbimiz! Biz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Allah buyurur ki: "Allah'ın dilediği hariç olmak üzere, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir." Şüphesiz rabbin hikmet sahibidir, bilendir. 129. İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerden bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. [235]
130. Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugünle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı re kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. 131. Gerçek şu ki, halkı habersizken, rabbin haksızlıkla ülkeleri helak edici değildir. 132. Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. [238]
133. Rabbin ganîdir, rahmet sahibidir; tıpkı sizi başka bir kavmin zür-rijetinden yarattığı gibi, eğer isterse sizi ortadan kaldırır ve arkanızdan yerinize dilediği bir kavmi getirir. 134. Size bildirilen mutlaka gelecektir; bunu önleyemezsiniz. 135. De ki: "Ey kavmim! Elinizden gelen ne varsa yapın! Ben de yapacağını! İleride göreceksiniz, son yurt kimin olacak? Şu muhakkak kî zalimler iflah olmaz." [241]
136. Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanla-rınca "Bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza)" dediler. Ortakları için ayrılan AIlah'a,ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar! 137. Bunun gibi, ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarım öldürmeyi iyi bir şey gibi gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurdukları) la baş başa bırak! 138. Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: "Bunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinler olup onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Şunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır." Bir kısım hayvanlar da vardır ki, (böyle İstiyor diye) Allah'a iftira ederek (keserken) üzerlerine O'nun ismini anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır. 139. Dediler ki; "Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, eşlerimize ise yasaklanmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın-erkek) hepsi ona ortaktır." Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz kî O, hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. 140. Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) yasaklayanlar muhakkak ki ziyana uğramışlardır; bunlar yoldan sapmışlardır, doğruyu bulacak durumda değillerdir. [244]
141. Çardakn ve çardaksız bağlan, değişik ürünleriyle hurmaları, ekinleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen biçimlerde zeytin ve narları meydana getiren O'dur. Her biri ürün verdiğinde ürününden yiyin; hasat günü de hakkını verin; fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. 142. Hayvanlardan yük taşıyanları ve tüyünden sergi yapılanları da (yaratan O'dur). Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin; şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır. [256]
143. Koyundan iki, keçiden iki olmak üzere sekiz eş... De ki: "O, bunlardan iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerindeki yavrularını mı haram kıldı? Eğer doğruysaniz bana bilerek söyleyin." 144. Ve deveden iki, sığırdan iki... De ki: "O, bunlardan iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerindeki yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz?" Bilgisizce insanları saptırmak için Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi kimdir! Allah o zalimler topluluğunu asla doğru yola iletmez. 145. De ki: "Bana vahyedilende, murdar et veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, bunu (haram dediğinizi) yiyecek kimse için yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sının aşmamak şartıyla, kim (yasaklananlardan) yemek zorunda kalırsa, bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir." [258]
146. Yahudilere mahsus olmak, üzere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıktan ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere, sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Azgınlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru sözlüyüz. 147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir; bununla birlikte O'nun azabı da suçlu toplumdan uzaklaştınlamaz." [261]
148. Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram saymazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz." 149. De ki: -'Kesin delil ancak Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi." 150. De ki: "Allah şunu yasak etti, diye şahadet edecek şahitlerinizi getirin." Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla birlikte şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve âhîret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar rablerİ-ne eş tutuyorlar. [264]
151. De ki: Gelin, rabbiıtizin size neleri haram kıldığmı okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onlann da rızkım veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın yasakladığı cana kıymayın. İşte düşünüp anlayasımz diye Allah bunları size emretti. Umulur ki anlarsınız. 152. Rüşdüne erişînceye kadar yetimin malına, sadece iyi tutumla yaklaşın. Ölçü re tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız bile olsa, adaletli olun. Allah'ın ahdini tam olarak yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti. 153. Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte korunmanız için Allah bunları size emretti. [268]
154. Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için, bir hidayet ve rahmet olmak üzere Musa'ya kitabı indirdik ki rab-lerinin huzuruna varacaklarına inansınlar. 155. Bu da (Kur'an) bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve korunun ki size rahmet edilsin. 156. "Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi; biz ise onların okuduklarından tamamen habersiziz" demeyesiniz; 157. Yahut "Bize de kitap in-dirilseydi onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye (Kur'an'ı indirdik). İşte size rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Âyetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız. [278]
158. "(İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya rabbi-nin gelmesini ya da rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar! Daha önce inanmamış yahut inancı kendisine iyilik kazandırmamış kimseye, rabbinin bazı âyetleri geldiği gün iman etmesi fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin! Şüphesiz biz de bekleyenlerdeniz." [282]
159, Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir, 160. Kim iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır; kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızhğa uğratılmazlar. [287]
161. De ki: "Şüphesiz rabbim beni doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah'ı bir bilen İbrahim'in dinine iletti." O, ortak koşanlardan değildi. 162. De kî: ''Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir. 163.0'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanlarm ilkiyim. 164. Allah her şeyin rabbi iken ben O'ndan başka bir rab mı arayacağım!" Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasmın suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz rabbinizedir ve O, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir. 165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kinlinizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz rabbin, cezası çok çabuk olandır; yine O, gerçekten bağışlayan, merhamet edendir. [301]
http://errahman.de:8181/tefsir-kulliyati/006enam/002.htm
Tefsirler:
https://kutuptakihalka.yetkin-forum.com/f14-tefsirler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
06.03.16 21:11 tarafından uur
» Meal siteleri
26.12.15 21:37 tarafından sametti
» 64. 44 Duhân
20.11.15 16:19 tarafından uur